27 Mart 2012 Salı

  İnsan derisinin aslında ne kadar ince bir tabaka olduğu, ne güzel bir elbise olduğu, ve dikiş atmanın ne işe yaradığı, ve altta görünen tabakının nasıl dehşet verici bir görüntüsü olduğunu dün  elime attığım kesikle öğreniverdim birden. Bıçak, elimin hırsı ile sol başparmağımı elime bağlayan pek nazik ince deriyi yardı, biraz ilerledi ve bağırırken durdu. Durdum, bıçağı diğer elimden bıraktım ve ikiye ayrılmış deriye baktım. Çok acımıyordu, ama kötü görünüyordu. Sadece görmemek için başparmağımı hızla bastırdım, ve bir süre sonra ikiye yarılan yer yapıştı diye düşünmeye başladım. Bir saati geçmişti. Başparmağımı hafifçe açmaya kalktım ve yarık yeniden kanadı. Yaranın hası ara ara sızlayıp varlığını belli eden değilmidir? Dışarı çıktım ve gördüğüm ilk eczaneye girdim. İlaçların arasında şıkışmış eczacı kalfası şişman yüzünü bana çevirdi. ne istiyorsun der gibi, ama birşey sormadı. Tam ağzımı açıp geveleyecektim ki peşim sıra bir başkası girdi kapıyı açıp, elinde bir reçete yaşlı bir kadın, beyaz uzun saçlarını geride toplamış, yavaş yürüşlü, ama hızla konuşan. Ne dediğini kalfa da bende anlayamamıştık, ama o konuşmaya devam etti bir süre. Sonra fark ettim ki anlayamayan sadece bendim, kalfa itiraz ediyordu birşeye,demek ki kadının ne istediğini anlamıştı. Kadın itiraza karşılık başka bir şeyler söylüyor, sohbet uzayıp gidiyordu ki birden "Şu dikiş atmadan yarayı birleştiren şeyler var ya hani" dedim seslice. İkiside dönüp yüzüme baktılar. Sanki bu söylediklerim hiçbirşey ifade etmiyor gibiydi ikisine de. Ama bunu da yanlış anlamıştım, ikisi birden konuşmaya başladılar bu sefer, "onlardan bizde yok" dedi kalfa. "ama tam oradaki yaralar için şöyle şu kısmından incelen yara bantları var" ve aceleyle nereden çıkardığı bilinmez bir kutu çıkarıp önümde açtı ve içinde ki yara bantlarını göstermeye başladı. O sırada da yaşlı kadın konuşmaya başladı ki anlayabiliyordum da söylediklerini. " Onlardan burda olmaz, medikallerde satılır, ha bir de hastane yanında ki eczanelerde." Başımı salladım, gülümsedim ve sessizce çıktım. Dışarda güzel bir bahar akşamüstü, sokağın az ilerisinde ki ana cadde de beş tane hastane ve sesi hiç dinmeyen şehir trafiği vardı. Yorgun değildim. Yaram incecik sızlıyordu sadece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder