21 Kasım 2023 Salı

      Sanki okyanusa bıraktığın şişeyi biri bulmuş, içindekini okumuş, sana ulaşmaya çalışmış gibi. Oysa kendi kendine eğlendiğinden emindin. Olabilir mi? Belki de bir işarettir bu, bırakmamaya dair. Belki işaret edilen, işaret ve işaret eden arasındaki boğuntuda kaybolmana işarettir. Bırak bu post modern ayakları Semiha. Sen hala aydınlanma taraftarı değil misin. 

15 Eylül 2022 Perşembe

 Günler, aylar, yıllar geçmiş. Hayat değişmemiş. Sadece biraz daha yorgun ve biraz daha korkak, ama daha duygusuz ve umarsız olmuşsun. Mr.sandman. give me a dream gözünü seveyim. Yıllar sonra uykusuzluğunun gereksiz çalışan tiroid hormonundan kaynaklandığını anlamışsın. Ayda iki kilo almakla bir kilo vermekle ilaçlarını arttırıp azaltmaya karar veren doktor nabzın hızlı diyor. Doktor korkusu yüzünden diyorum. Dalga geçme benimle dingil ilacı arttırırsam kilo alacaksın diye korkundan söylüyorsun bunu demiyor. Hayat kendi yoğunluğunda akıyor. Senden bağımsız. Kendini iyi hissetmek istediğinde, kızının iskelenin kenarındaki merdivenden kendini denize bırakırken yüzünde ki gülümsemeyi hayal etmek yetiyor.  Benzer bir sahnede annen kollarında, denizdesiniz, şimdi suya güven ve kendini böyle bırak diyorsun. Mutluluğun denizle ilişkisi. 


8 Nisan 2022 Cuma

       Kadın arıyor. Açmak istemiyorum, sabah daha yeni bir sinir krizi geçirmişim, sesim berbat, mutsuz ve öfkeliyim, en çok kendime öfkeliyim hem de. Yazamadığım için, kendim olamadığım için, ömrümün son çeyreğine girdiğimde bu kadar değiştiğim için. Telefonun sesi ay ışığı sonatı, odayı dolduruyor müzik. Bir süre sonra susuyor. Aramaya dönmeliyim. Sesimi düzeltmek için banyoya gidip yüzüme su çarpıyorum. Soğuk su panik atağını alır. Ama seninki panik atak değil. Düz bildiğin mutsuzluk. Boğazına kadar gelen dibe batma hissi sadece. Kadını arıyorum. Nasıl bir sesim varsa artık, her zaman ki neşeli sesi biraz kaygılı "öylesine aradım, nasılsın diye" diyor, yeni bir ağlama dalgasına gireceğimden korkuyorum, "yeni uyandım daha kendime gelemedim" gibi saçma bir gerekçe uyduruyorum, konuştukça ağlama dalgası yerini sakinliğe bırakıyor, yeni gelen bahardan, işyerinin can sıkıcılığından, işlerin yoruculuğundan bahsederken ara ara gülmeye başlıyoruz. Yakında zamanda görüşme dilekleriyle bitiriyoruz. Yorgunum. Telefonu kapatıp yeniden yatağa dönüyorum. Gün kendi sakinliğinde ilerliyor sadece. 

19 Ekim 2021 Salı

 Elime baskıları solmaya yüz tutmuş siyah kupayı alırken "stark house" yazısına bakıp gülümsüyorum. Şimdilerde çok uzak bir anı, anadolunun kuzeyinde bir sahil kentinde, bilinen neredeyse tek kitapçıda dönemin popüler dizisine ait metaların olduğu rafta kızımla kikirdeşiyoruz. Burda bu çeşitli kupa, ayraç, küçük defterleri bulmak yaşama sevincimizi arttırmış, kızımın artık genç kız olduğunu, benzer şeylerden keyif alabildiğimizi görmenin şaşkınlığı ve mutluluğu içindeyim. Kitapçıdaki yaşıtım adam doğal olarak kızımla gülüşmek yerine kendisi ile flört etmemin beni birşeyler satın almaya daha teşvik edecek birşey olduğunu düşündüğünden sürekli konuşuyor. Tabii ki adamla kikirdeşmek bana da iyi gelebilir, ama ne yazık ki bilmediğim bir şey bu. Otobüste muavinle, dükkanda satıcı ile, kuaförde saçınızı yapan adamla hafifletici konuşmalar, zararsız, sizi mutlu edecek şeylerdir, ama bilmiyorum işte. Bu gibi durumlarda sadece asık sert bir suratla  durmak gelir içimden. Sonunda kasa da adam kupaya bakıyor ve tüm suratsızlığma doğru, gizli bir tarikatin üyesiymişiz gibi "hepimiz starkçı değil miyiz" diyor. Hayatım boyunca beni gülümsetecek bir anı bırakıyor.

30 Haziran 2021 Çarşamba

            Oysa o kadar yazasım vardı ki. Ama biri benden önce bunun ne menem bir duygu olduğunu, hem yazmak istediğini, hem yazamadığını, bu yüzden nasıl bunaldığını, herşeyi, uzun ve renkli kelimeleriyle anlatmıştı çoktan. Bana ne kalmıştı. Kendi kendime küsüp, bunalmaya devam etmeliydim. Ama hava sıcaktı. İnsan tek başına bunalamıyordu da, birilerini de peşinden darlamak istiyordu.  Kimse de yoktu. Yalnızlık kötüydü. 

9 Mayıs 2021 Pazar

 

                Sonra bir sabah uyandığında salonun yerinde olmadığını görüyorsun. Salon yerine, evin koridorun sonunda bittiğini, sadece mutfağa doğru hafif bir dönüş yaptığını. Çünkü salon senin için evin önemli bölümüydü, günün neredeyse onsekiz saatini orada kanepenin sağ köşesinde geçirmeye başlamıştın salgın günlerinde. Hayatın, yan tarafında duran  küçük bir sehpa ile bir dizüstü bilgisayardan ibaretti neredeyse. Sehpa kahveni koyduğun, durmaksızın içtiğin sigaranın külünü serptiğin kültablasının bulunduğu mütemim cüzün. Neleri yitirdiğini düşünüyorsun salonun gidişiyle. Kitapların. Güzelim yıldız ışıkların, ledli, kütüphanenin etrafına sardığın. Telefona sarılıyorsun. “Evin salonu kaybolmaz Semiha” diyor telefonun ucundaki ses. İnanmasa da temkinli bir gerginlik içinde. Sıkıntılı huzursuz “bildiğin gibi değil işte, neyse ki mutfak var hala, kahve içebiliyorum” diyorsun. Telefonun ucundaki ses sessizliğe bürünüyor. Yorgunsun. Gözlerini biraz kapatmak için yatak odana dönüyorsun. Evin salonu belki döner bu sefer yeniden gözlerini açtığında. Huzursuz bir umut içindesin.

24 Mart 2021 Çarşamba

        Yaşın kırk yedi olmasından mütevellit, elimde tuttuğum kitabı gittikçe daha uzaklaştırdığımı, bir süre sonra bu uzaklaştırmaların da kar etmediğini fark ettiğim zamanlarda daha kötü bir şey oldu. Uzağı görmek için kullandığım ve genelde kontaklensle yaşayıp gözümün aslında miyop olduğunu bile unuttuğumdan pek hor davrandığım gözlüğüme basarak kırdım. O zaman vahim bir şey keşfettim, aslında kitap okurken burnumun üzerinde tutmak yerine, kafamın üzerine koyduğum ve taç olarak saçlarımı geride tutma işlevi gören gözlüğün bu konumu aslında yakına bakarken gözlüğü kullanamadığım, görmem yerine görmememi sağladığı için bunu bilinçsizce yaptığım. Miyopi acısı, hayatta iki seçenek bırakıyordu. Uzağı görmek için gözlük kullanıp yakına bakarken gözlüğü taç yapmak, ya da kontaklense devam edip bir yakını görme gözlüğü edinmek. Her halde en az bir gözlük kullanmak zorunda kalmak. Acı ve keder içinde gittiğim göz doktorunun daha dahiyane bir fikri vardı. İki gözlük yerine üç gözlük reçetesi verdi. Uzak için, kontaklens kullanırken yakın için ve kontaklensi çıkardığımda ne tam yakın ne tam uzak olan mesela masa ortasında duran bilgisayar ekranı gibi orta mesafe gözlüğü. Bundan sonrası sizin için biraz daha karışık olacak diye ekledi.