4 Kasım 2017 Cumartesi

     Proust, bizi  hayata yeniden bağlayabilir, yaşamaya devam etmemizi sağlayabilir, katlanmak zorunda olduğumuz  tüm mücadelenin sonunda anlamlı bir sonuç görünmese bile sürdürmemiz için güç verebilir. Yüzyıl geriden seslenen bu bir milyon ikiyüz elli bin sözcük, bizi kendi kayıp zamanımızın izinde  kavuşturabilir.

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Sonra bir mucize olur. Oysa artık hiç mucize olmayacak sanırsın yaşamında. Güneşli bir günde yeniden karşılaşmayacaksın. Olur, olanı sessiz bir mutlulukla kabul edersin. Kendi payına düşen ağrıları yaşamış, geride bırakmış olarak, üzerinde durduğun eşiğin yaşamını bıçak gibi ikiye ayıracağını bilerek. Belki de kaderini kabul etmenin böyle  hissetmek olduğunu fark ederek.

31 Ocak 2017 Salı

Kırkbeş dakikadır üç metre gidebilmiş olan dolmuşta, inecek var deyip kapıyı açtırınca kendimi kar suyu erimiş yol kenarında buldum. Şimdi önümde çıkılması gereken karla kaplı yokuş, elli santim karın orta yerinde incecik açılmış bir yürüyüş yolu duruyordu. İnsanlar uzunca süredir yürüdüklerinden yorgun, soğuktan üşümüş, sürekli kayma tehlikesi ile cebelleşmekten bıkkın bu ince patikada birbirlerine yol vererek ilerliyordu. Konvoya katılıp ucundan yavaşça çıkmaya başladım. Ama bir noktada sert bir yükselti vardı ve "eyvah kayacağım" dememe kalmadan düşmeye başladım. Bu küçük zaman diliminde yere yapışma tamamlanmadan kolumdan bir el sanki küçük bir poşetmişim gibi elli sekiz kiloma rağmen beni rahatça havaya kaldırıp bıraktı. Başım, yüzüm her tarafım sarılı olduğundan nedense kafamı çeviremeden yeniden adım atmaya ve tabii ki yeniden kaymaya başladım. Bu sefer el tekrar kolumdan tuttu, yine kaldırıp, çıkmaya debelendiğim yükseltiye çıkardı. Teşekkür ederim diye geveleyerek ama kim diye bakamadan ilerlerken yavaşça hayatta her debelenişimde beni kaldıracak bir el olsa diye düşündüm. Zorlandın mı. Hop. Aştın gitti.