22 Mayıs 2014 Perşembe

       4.cü dereceden devlet memuresi Semiha'nın artık tayin olacağı gerçeği tüm tanıdıkları tarafından bilinir hale geldiğinde, bir çok "senin için en iyi olan.." diye başlayan cümlelere şahit oldu. Ama en dramatiği ablası tarafından edildi, "o şehri yazarsan hiç bir akraban oraya gitmeyecek, yani hiç akraban olmayacak anlıyormusun" dedi. Hızını alamayıp ileri gittiğinin farkında olsa da artık geri dönemeyeceği sert bir cümle etmişti. Neyse ki Semiha, sert bir insan değildi (mi?). Pek ciddi işyeri ortamına aldırış etmeden gülerek "yeni akrabalar edinirim o zaman" dedi. 
    Ailesinin isyankar çocuğu kalmanın bedelini zaten ödüyordu. Değişen birşey olmayacaktı. Uzun yıllar önce bir akşam ablasıyla otobüs beklerken, zayıf bir sokak lambası altında Semiha bu sefer de "bir şehirde yapayalnız olmak ne demek biliyormusun sen" diye başlayan bir konuşma dinlemişti, o zaman İstanbul'a gelmek üzereydi. Çok etkileyici bir konuşmaydı. Yinede hep gelmek istediği gibi İstanbul'a geldi. 40 yıllık pek de uzun olmayan yaşamında iki kez dinlemişti ablasını. İlkinde daha çok küçüktü, ve üniversitede hangi bölümü yazacağını bilmiyor, şaşkın heyecanlı, telkine açık geçkin ergen halleriyle ablasının tavsiyelerine uyarak hayatının hatasını yapıyordu. Girdiği bölümden nefret etti, 5 yıllık okulu 8 yılda bitirebildi. İkinci tavsiyesi evlilikle ilgiliydi, bu sefer bir kafede oturmuş pasta eşliğinde ablasına nişanlanmakta olduğu adama aslında bir şey hissetmediğini anlatıyordu. Ablası etkileyici bir konuşma daha yaptı. Semiha alt metinde daha iyisini mi bulacaksın cümlesi geçen nutuğun hayatın mantıklı yönü olduğuna "inandı". İkinci kez hata yaparak devam etti, ve evliliği 2 yıl sürdü. 
      Semiha, ablasını dinlememesi gerektiğini biliyordu. Bazen sevdiklerimize, sandığımızdan daha fazla zarar veririz, onları koruduğumuzu, yada onların yerine daha fazla düşünebildiğimizi sanarak. 

21 Mayıs 2014 Çarşamba

İnsan susar. Sessizliğinde boğulur. Kalır. Acır. Gider.
Gitmenin eşiğinde, kalmanın hayalinde.

Sis dağılmıyor.

4 Mayıs 2014 Pazar

Pek single ebeveynlik halleri

Oynayacakları küçük tiyatro oyunun arefesinde, son provada, sahnenin bir kenarında ağlayan arkadaşını gören kızım, yanına gitmiş ve neden ağladığını sormuş. Arkadaşı, kraliçe kostümünün altına giyecek güzel bir kraliçe ayakkabasının olmadığını ve hiç bir kraliçenin spor ayakkabı giyemeyeceğini söylemiş. Kızım gülümsemiş, ve üzüldüğün şeye bak demiş. Ve hemen kendisini anlatmış, biliyormusun, benim yarın ki oyunuma, babam bile gelmiyor, ne bir arkadaşım, bir tek annem olacak, üstelik de 4 yıldır hep erkek rolü oynuyorum, hep erkek kıyafetleri giyiyorum. Arkadaşı gülümsemiş bu sefer, evet ama kuryelerde kadın olabilir üstelik bu kıyafetleri kadınlar da giyiyor, neden erkek kıyafeti diye düşünüyorsun? hem kimsenin gelmemesi daha iyi değil mi, oyununu hiç heyecanlanmadan yanlış yapacağım diye korkmadan rahatça oynayabilirsin.
Kızım bunları anlatırken, annesi gözlerinin nemlendiğini anlamasın diye dikiz aynasından arabanın arka koltuğuna bakmaktan kaçınarak gülümsüyor. Sakince sürüyor arabayı eve doğru, içinden İlahi Adaletin bir gün babanın oynayacağı tiyatro oyununda kızının seyirci olmadığı günleri de göstermesi için dua ederek.
  Mayıs. Yağmur yağıyor. Bir süredir böyle, şiddetli, ama yinede sakin yağıyor, pencereden durup dışarıyı izleyebilelim diye. Dahası, daha fazlası olmasın diye. Yağmur yağıyor, kadim dostum, camın kenarına yerleştirdiği rahat koltuklarında çayını yudumlarken bu şehire gelmenin, yada bu şehirden gitmenin kavurucu yalnızlığı üzerine konuşuyoruz. Sokak, yıllar önce oturduğum sokak, tanıdık, kalabalık. Bipolar bozukluğu var bu sokağın diyorum. Gözleriyle taa aşağılardan hızla yürüyen insanlara bakıyor. Bazen çok neşeli, bazen kaygıdan yaprak kımıldamıyor. Güzel gözleri hüzünlü, çatılara doğru kayıyor bakışları. Bitişik nizam apartmanlardan birinin çatısındaki terasa konmuş sallanan koltuklara takılıyor. Kim yaşıyor ki buralarda. Belki onlarda senin dairene bakıp aynı şeyi söylüyorlardır. Hayatının kısa bir durağında sadece bir kaç ay kalacak etrafı kalabalık, kendisi çok yalnız bir kadın olduğunu da kimse bilmiyordur. Ya da belki herkes böyledir, ve karşı pencerelere baktıklarında kendilerine benzer insanlar yaşadıklarının farkındadır..