9 Mayıs 2021 Pazar

 

                Sonra bir sabah uyandığında salonun yerinde olmadığını görüyorsun. Salon yerine, evin koridorun sonunda bittiğini, sadece mutfağa doğru hafif bir dönüş yaptığını. Çünkü salon senin için evin önemli bölümüydü, günün neredeyse onsekiz saatini orada kanepenin sağ köşesinde geçirmeye başlamıştın salgın günlerinde. Hayatın, yan tarafında duran  küçük bir sehpa ile bir dizüstü bilgisayardan ibaretti neredeyse. Sehpa kahveni koyduğun, durmaksızın içtiğin sigaranın külünü serptiğin kültablasının bulunduğu mütemim cüzün. Neleri yitirdiğini düşünüyorsun salonun gidişiyle. Kitapların. Güzelim yıldız ışıkların, ledli, kütüphanenin etrafına sardığın. Telefona sarılıyorsun. “Evin salonu kaybolmaz Semiha” diyor telefonun ucundaki ses. İnanmasa da temkinli bir gerginlik içinde. Sıkıntılı huzursuz “bildiğin gibi değil işte, neyse ki mutfak var hala, kahve içebiliyorum” diyorsun. Telefonun ucundaki ses sessizliğe bürünüyor. Yorgunsun. Gözlerini biraz kapatmak için yatak odana dönüyorsun. Evin salonu belki döner bu sefer yeniden gözlerini açtığında. Huzursuz bir umut içindesin.