31 Ağustos 2012 Cuma

Gidinin dünyasında, böyle bir bağımlılık varmıydı ki? Günlerdir, kafamın içi boşaltılmış, acı ve paranoya içinde kıvranarak evle iş arasında gidip geliyordum. Sandığımın aksine ilk 24 saat rahat geçmişti. Zaman geçtikçe, krizlerin şiddeti çok artıyordu, iki kriz arası geçen zaman uzasa da. Birde iki krizin, beyin köpüğe dönüşmüşken, birleşmesi hali vardı. İkinci gün, hıçkıra hıçkıra  ağlayarak geçti. Bir önceki bırakma deneyiminden tecrübeliydim, hayatımda ki herkesi sorgulayacağımı biliyordum, neyse ki kimse kalmamıştı. Huxley hariç.
 (Haha. Epsilon yayınevi, yeni cesur dünyaya gönderme mi dir? )

26 Ağustos 2012 Pazar

Kitabın 352. sayfasında karşılaştığım cümlede durdum.
"kadınlar benimsedi mi sağlam olurdu o iş; bir sürü denemeyle Doktor da biliyordu bunu. Kışkırttıkları kadın erkek ayrımcılığının davulunu gümbürtüyle çalan, gösteriş budalası feministler değil de, gerçekten yetenekli, herkesi toparlayacak nitelikte, kadınlığının gerçek bilincinde kadınlar el atsın işe ki, her şey daha sağlam oturur yerine...."
Kitabı yarılamış olsam da artık bundan sonra okumaya devam etmek gerekmiyordu. Hayat her kitabı okuyabilecek kadar uzun değil demişti Mina Urgan. Kabullenip hataları, bir noktadan geri dönmek gerekiyor. 
(Niye daha sağlam otursun ki? Bir varamadım kadınlığın gerçek bilincine. Hep ondan.)

En iyisi ruhumuzu güzel müziklere teslim etmek.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Hakkat. Ne Günlerdi : )
  Körler sağırlar birbirini ağırlar. Böyle miydi bu söz? Bilmiyorum. Hem eğlenip, hem ölesiye sıkılıyorum aslında. Aa, siz de mi burdaydınız bilmem ne bey. Ya evet, sizi de ne zamandır göremiyorduk, bilmem ne hanım. Aslında odanıza da uğramıştım ama yoktunuz. Evet bu aralar pek odaya uğrayamıyorum. Gülüşmeler. Sahte, sıkıcı, gerçek dışı yada fazlasıyla gerçek. Ah bu yemek ne kadar da iyi oldu değil mi. Kiminle sohbet etmeye kalksam bir süre sonra geri çekilme ihtiyacı hissediyorum. Ne olmuş ki böyle bana. Güvensiz, mutsuz, sıkıcı birine dönüşmüşüm. Sadece bazı anlarda sanki 10 yıl önceki benmiş gibi davranabiliyorum, sonra hemen kendime gelip sessizleşiyorum. Hep çok sıkılıyorum. Bu kapalı geniş salonda bir yığın tanıdık yüz ve isimleri kayıp insanlar içinde. Sigara içmek içinde salonu boydan boya geçip, balkona gitmek gerekiyor ayrı bir eziyet. Ne zaman gideceğim. Birde gidilecek anı kestirmenin zorluğunun getirdiği ağırlık duygusu. Işınlanma isteği. İcadı neden bu kadar gecikti bilmem ki.