10 Eylül 2020 Perşembe

   Kadının küçük kahverengi gözleri yüzümde. Sigaranın kokusu ne güzel geliyor diyor. Sahte sarışın, kısa saçları ensesinin üzerinde. Altı yıl oldu bırakalı ama hala rüyalarıma giriyor. Bir gün onun gibi olacağımı düşünerek derin bir nefes çekiyorum sigaramdan. Hatta bir aralığında hayatın, çok tanımadığım birine tam bu cümleleri kuracağım. Yalnızlıktan ve mutsuzluktan uyuşmuş olarak, öğle güneşinin altında, yangın merdiveninde ayakta dururken. Sağlığımı kaybettiğim için mecbur kaldım. Onaylar gibi başımı sallıyorum. Doğru bir neden. 

    On geçmişte bir zamanda arabada sağ koltukta oturmuş dışarıyı izliyor. Geçmiş zaman olur ki. Gölü izliyor, önümüzdeki küçük yeşil alanda yürüyen yaşlı çiftler, gençler, çocuklu kadınlar. Bahar, gün batımı. Zaman akıp gidiyor, şimdi çok uzaklarda, gölü hatırlayarak hüzünleniyorum nedensiz. İçimde derin bir boşlukla kadına bakıyorum. Gitmeyecek, bu anda yalnız kalmak istediğimin farkında değil, yorgun olduğumun. Farkında olsa bile iş arasında yangın merdiveninin kafes görüntüsü içinden aşağıdaki inşaat şantiyesine bakma lüksümü esirgiyor. Şantiyede gezinen sarı ya da turuncu yelekli çalışanlara bakıp bir yerlerde  bu şekilde yürüdüğünü hayal etmeme izin vermiyor. Sessizlik anları bu kadınlara göre rahatsız edicidir, huzur verici olmak yerine. Bu yüzden konuşmayı sürdürmek zorunda hissediyor. Ben susmak istiyorum.