30 Nisan 2010 Cuma

sırrı'nın sırrına ermek.

romandaki kadınların hepsimi namussuzdur kardeşim : ) deyip iğrenç bir eleştiri cümlesi sarfetmek icap ederdi ki ancak fekak filhakika şu şekilde de düzeltilebilir kurulacak cümle, "kadınlarının hepsi istisnasız 'kötü'dür. 'kötü'lükleri cinsel zaafiyetlerine işaret ettiği anlamında değil, sırf niyetlerini nitelemesi yönüyle. Yani kadınlar muhakkaki iffetsizdirler, çünkü zaafları vardır, ve er yada geç güzel yada çirkin bu zaaflarını yaşarlar. Bu doğalarının gereği bir cinsellik yaşadıklarını anlatmaz, sade ve safi bir kötücüllüktür. Aslında bu "öteki"nin en eski kötülenmesi halidir, "öteki" bizden olmadığı için saf bu nedenle bile kötüdür. Kadın ilk ve en eski "öteki" değil midir. Öte git kadın! :) titre ve kendine dön ey insancık.

29 Nisan 2010 Perşembe

teyzem hasta yatağında kendinden geçmiş, ağrılı uykularındayken sadece bir an, köşede duran yastığı zayıf, kemikten ibaret yüzüne bastırmak geldi içimden. Sadece kısa bir an, daha fazla acı çekmesine dayanamadığım için. Kolundaki serumu, ciğerine saplı duran direni biran önce çıkarmamız ve daha önce ölmesini sağlamamız için yalvarmasını duymamak için bir daha.Uyuduğunu düşünerek ayakta durmuş yüzünü izliyordum. Kül renginde soluk teni, çukurlarında kaybolmuş gözleri, beyaz kaşları ile tanıdığım bildiğim yüzün kötü, acımasız bir kopyası gibiydi.İnlediğinde başında toplandı yeniden herkes. Hala ayakta duruyordum, başına yakın. Yüzünü bana doğru biraz çevirdi, göz kapaklarını aralayıp cansız gri gözleri ile gözlerime baktı. "bitir semiha" dedi sadece. "nasıl bitireyim teyzem.." diye mırıldandım, elimden ne gelir ki, "bitir.." diye tekrarladı.

21 Nisan 2010 Çarşamba

devam sohbeti : )

doc holliday (00:23):
kendine olan inancına mama vermek cümlesini eden salağa ise
de ki
kendine inanç ney öküz de
kendine güveni azim dediğimiz şeyi kastediyosa ne alakası var
yok ben hawkingim de ve buna inan
özlem (00:23):
))
doc holliday (00:23):
mal diye hastaneye kaparlar seni
özlem (00:23):
tam olarak sohbeti anlamamışlar aslında.
özlem (00:24):
o yüzden kaynaklanıyor
yorumları.
doc holliday (00:24):
üstünden bakıp bi yorum edelim dediler muhntemelen
çok uzun hakketen sohbet
zaten o kişi ile yorum yapanın aynı oldugunu anlamak için iq nun 45 ten yukarı olması lazım
özlem (00:24):
)))))))))
doc holliday (00:24):
senin iq su 45 ten yukarı tanıdıgın var mı emin değilim
özlem (00:25):
aslında anlaşılabilir bişi yafu
doc holliday (00:25):
nerden anlaşılabilir sence
özlem (00:25):
yorumu yapan aslında tespitler doğru diyor bu bir
özlem (00:26):
ikinci konu ise ben 3cü kişi olsaydım kadının msn konuşması ile
izleyicisi arsanın sayfasındaki
msn konuşması tarzından
anlardım zatne.
doc holliday (00:26):

tespitlere katılması başlangıç aslında
doc holliday (00:27):
o kadar radikal söylem içeren tespitlere direkman katılan iki kişinin toplam izleyicisi 1 olan bi blogta karşılaşma ihtimali sıfıra yakındır
özlem (00:27):
)))
doc holliday (00:27):
yeterince zeki olmakla ve aynı zamanda kitap eklerinden kitap adı ezberlemekle yetinmeyip hiç değilse adını duydugu isimlerin en azından özgeçmişlerini okuyan biri bile
doc holliday (00:28):
o radikal konuşan kişinin lacan dan çok etkilendiğini anlardı
yorumcu da anlamış
böyle iki kişinin karşılaşma şansı da pek yüksek değildir
bu iki nedenle kolaylıkla anlaşılmalı idi

özlem (00:28):

özlem (00:29):
lacan ı bilen kimse yok etrafımda zaten
(dip not: aslında lacan ı yorumu eden iki kişide biliyordur muhtemelen ve bilmeyen bir tek ben varımdır.)
doc holliday (00:29):
bu durum şunu ispatlar
ya etrafındaki insanlar henüz dört ayakları üzerinde yürümeleri gerekirken bir şekilde iki ayaklrı üzerine kalkmışlar
ya seni sallamıyorlar sana dört ayaklı muamelesi ediyorlar
ya da arkadaşlarının kafasının içinde aslında saman türevi şeyler var
doc holliday (00:30):
en makulu hangisi geldiyse seç

20 Nisan 2010 Salı

gnothi seauton

Birisi şöyle söyledi, "görmemişin bloğu olmuş, tutmuş msn konuşmasını koymuş" yada "görmemişin msn konuşması olmuş, tutmuş bloğuna koymuş". Ben o sırada hapşırmaktaydım. Malum, bahar gelmişti, güneş içimizi ısıtıp çıplak ağaçlar henüz çiçeklenmemişsede yoksa çiçeklendilermi, yoksa ben hapşırırken ıskalıyormuyum hayatı, bedenimin bu "yeniden doğuş" haline tepkileri de başlamıştı. Bir başkası daha derin bir sohbet'e "sen down sendromlu biri gibisin" "oysa insan kedisine olan inancına mama verse mutlu bir hayat sürmezmi?" yorumlarını getirdi. Hapşırmaya devam ettim, her hapşırıkta kalbim bir saniye kadar çarpmadı, adımlarını uygunlaştırmaya çalışırken bir ayağını atmamak gibi. Adımlarını uygunlaştır. Az efendi ol semiaa, bu nasıl sohbettir. Oysa, Kendini tanı! ya da İlim ilim bilmektir ,İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsen Ya nice okumaktır. Hayata bağlandığım ana damar üstün olduğuma inancım mı?

19 Nisan 2010 Pazartesi

daha derin bir sohbet

doc holliday :
hayat o kadar boktan zırvalarla dolduruyor ki beyninizi çok hızlı yaşamak düşünmek filan zorunda kalıyorsunuz anlık yasadıgınız hallerinizi bir önemi yokmuş gibi görmezden geliyorsunuz bu görmezden gelme de kabahatin değil zira eşiklerin çok yukarda
bir derviş o gün bahcede her gün öten bülbülün sesindeki tını değişimini farkedebilecek kadar eşiğini aşagı çekebilir öte yandan normal bir insan yasadıgı igrenme anlarını göremeycek kadar eşiğini yukarı taşıyabilir bu eşik o kadar yukarılara taşınır ki insanlar artık sürekli tiksindikleri kişilerle ynı yataga girer ama o tiksinmeyi yine de farkedemeyebilirler
gene süper bir izah ettim

doc holliday :
ben burda belki psikoloji literatürüne hatta psikanalize bir hipotez getirmiş bile olabilirim
ciddiyim ama sen bunu ıskalayabiliyosun
doc holliday :
bi insanın kendisi hakkında bu kadar uzak olması
semiaa :
eğer öyle ise bu benim için ne kadar kötü birşey.
doc holliday :
ama baska birisinin onu görmediği halde rahatca onun bilinçaltından ve içinden bahsetmesi de berbat olmalı ama insanların cogu bu durumda kendilerine pay bırakmazlar
acilen yasamaları gereken boktan bi hayatları var
semiaa :
insan cidden bu durumda olabilir, dönem dönem bende kendime uzaklaşıyorum.
kendimin yabancısı oluyorum. o yüzden söyleyeceklerin önemli.
doc holliday :
bi kere faul noktadasın
sen kendine dönem dönem yabancılaşan biri değilsin
semiaa :
hepmi yabanıcyım ))
doc holliday :
kendine hep çok uzaktasın.. ama bazı dönemler kendinin bile farkedebileceği kadar kopuyosun
kendisine uzak olanlar bunu farketmez
semiaa :
neyim peki ben?
doc holliday :
yabancı
semiaa :
peki, ben neyim de kendimin uzağındayım?
doc holliday :
yabancısın
semiaa :
aslım ne?
doc holliday :
aslın şu göründüğün formun asıl hali
insanlıgın formu bozuldu
semiaa :
e bu sadece bireysel olarak bana dair bişi diilki
doc holliday :
hımm
bu toplumsal olunca norma mi oluyo.)
semiaa :
benim özüm ne?
doc holliday :
güzel sorular
doc holliday :
bir bebek konusamayacagı ve yeterince iyi bir gözlem olanagımız olamayacak kadr ufak oldugu için
75 yasındaki bebeklerden örnek verebiliriz
doc holliday :
onların kıyafetlerindeki düğme bile önemlidir
ve onlara verdiğin ama çoktaaan unuttugun basit bir söz bile önemlidir
onlar artık yavastır
hayatı yavas yasar
3 ay önce eidlmiş 30 snlik konusmayı hala gündemlerinde tutabilirler
seyrelmiştir yaşamları
kendilerine dönmeye baslamışlardır
literatür zayıflamış
doc holliday :
izlemeleri gerkeen film gitmeleri gereken yer görmeleri gereken kişiler etmeleri gereken iş
özetle kendilerinden uzaklaştıran o sayısız şey pek çok azalmıştır
insan bu yasamsal koyuluga giriyor yürüdüğü andan itibaren
uyandıgı an
tarifeli gündemlere kapılıyoruz
her an
her an
ve asla düşünmüyoruz
doc holliday :
kendimizi yaşamımızı
gerçekte ne duydugumuzu içimizden geleni asla dinlemiyoruz
sürekli bir şeyler yapıyoruz
çoğu boktan
ama yapılması gerektiğini düşündüğümüz şeyler
bir şey yapmadıgımız an "sıkılıyoruz"
hiç durup düşünmüyoruz
düşünmedikçe de yabancılaşıyor insan
asla düşünmüyor
ve hep kendisinin uzagında yasıyor
bu öylesine :
kısa süren tüm her şeyi ıskalıyoruz
kendimizde kısa süren şeyleri de
kalp atışını sayabilir bir insan aslında

semiaa :
ama bu böyle bir sistem.
hayat zaten düşünmemize vakit bırakmayacak gibi tasarlanmış şu halde.
doc holliday
buraya kadarını anladın mı
semiaa
evet
doc holliday :
gerisi kolay
doc holliday :
senin için belki de en önemli şeylerden birisi de
doc holliday :
ilişkide oldugun insanların senin "karakterliliğini" farketmeleri ve bunu mümkünse takdir etmeleri
bunun yeterince takdir edilmediğinden yakındın yaşamın boyunca.. içten içe
bundan dolayı kızdın hatta
ve ne zaman
her ne zaman
bu haksızlıgı işaret eeden çagrıştıran bişi olsa
iğrendin
şaka bile olsa
hep iğrendin
bunu bikaç kez denedim
tepkiler hep aynı
kondurmadıgın için de kısa sürdü
anlık
doc holliday :
ve az önce kasten o kelimeyi kullandıgımda
duraksadıgında da saliseler içinde igrendin
bunu nerden biliyorum
daha önce defalarca deneylediğim için

ama sen bunun farkında bile değilsin
ben anlattıgımda ise hak verdin içten içe
evet bundan hep iğrendiğini hatırladın
semiaa :
sana ara ara bana haksızlık ediyor diye kızdığım çok olmuştur evet.
doc holliday :
kızmak değil
ve obje ben değilim
semiaa :
ama ben kendimi "karakterli" buluyormuyum ki
bundan nasıl bu kadar emin oluyorsun
doc holliday :
bu senin için çok önemli bir eşik semiaa
senin hayata tutundugun ana damar
kendinde gördüğün"kalite" "kişilik" "karakter" adına ne dersen o şey
doc holliday :
sen ana damarın bu
semiaa :
hım. kalite?
doc holliday :
adına ne dersen de
semiaa :
öylemi acaba yafu hakkat : )
doc holliday :

semiaa :
kendimi çok kişilikli karakterli biri olarak görmedim hiç bir zaman.
semiaa :
bunuda açmak lasım
karakteri sabit ve oturmuş olan
doc holliday :
senin adın aslında semiaa de değil
o hatıralar sana ait değil
semiaa :
ahahaha ))))))))
doc holliday :
hepsini bi kitapta okudun kendini özdeşleştirdin
seni kaya kovugunda bulmuşlar oysa
semiaa :
beni kaya kovuğundan bulmadılar
bir geçmişim ailem kültür yapım var :)
doc holliday :

semiaa :
demekki kastettiğin bu
karakterle.
ve benim kendimi yasladığım kavramda o zaman bu diye söylüyorsun
geçmişim ailem kültür yapım.
doc holliday :
değil
semiaa
sana bi soru
karşı komşun hakkında yazdıgın yazıyı sahiden de okumadım
sence
semiaa :
ahahaha )))))))
doc holliday :
o kadından temel farkın ne
semiaa :
hım.
doc holliday :
hadi dene
semiaa :
zor soru
doc holliday :
hadi
kendine giden bir yol bu
gerçekten
semiaa :
en temel farkı onun kendini yasladığı kocası sanırım.
doc holliday :
kendini bi an için silüet olarak da olsa görmek istiyosan dene
onun temel farkını değil
doc holliday :
senin ondan temel farkını sordum
semiaa :
aynı değerlerle büyütülmediğim bi kadın.
öyle kurgulanmadım.
doc holliday :
iki kurgu arasında nitelik farkı mı var
yoksa sadece degişik mi
semiaa :
değişik.
doc holliday :
bi insanın bi kısım "klasikleri !" okuması mı önemlidir yoksa onları 35 yasında iken dandik bir yayınevinin berbat çevirileri eşliğinde okuyormuş gibi etmesi mi
semiaa :
"yaşantılamak" kötü bir çevirinin sonucu idi belki ama okuduğumda üniv yıllarımda idim : )
semiaa :
okuyormuş gibi etmesi kötü tabi.
doc holliday :
yaşantılamak .. yaşamak fiilinin köpek ile eşşeğin çiftleştirilmesinden türeyen hayvan misali aldıgı bir hal sanırım
bir baska fiile de uyarlayabilir misin rica etsem
semiaa :
to experience
tecrübe etmek gibi

doc holliday :
uyarla
ya-şa-mak
maastarı atıp
-tı zaman zarfı
doc holliday :
lamak geçişli mastar
tecrübe etmek
tecrübe et-tilemek
oldu
di mi>?
semiaa :
)))
evet
yav ama sadece tecrübe etmek değil
doc holliday :
hadi bi tane daha yımırtlayalım
semiaa :
tecrübe ettiğin yaşadıklarının
sende kalan kalıntıları diyelim
doc holliday :
fiili aynı şekilde türetmekten bahsediyorum
kavramların anasını zikip bırakamazsın benle konusurken
semiaa :

doc holliday :
kalıntılamak
semiaa (00:40):
ben masusum
ahaha
ama ama
semiaa :
ee?
doc holliday :

kendini onlardan üstün göruyosun
semiaa :
evet.
doc holliday :

kendini onlardan üstün göruyosun
şanslı değil.. güzel değil.. zengin değil.. üstün
semiaa :
e ama şanslı, güzel yada zengin değilim
onlardan
doc holliday :
))
işte bu dediğinin etkisi yetiştirilme koşullarından daha fazla
doc holliday :
ama yanıt bu
kendini onlardan üstün göruyosun
işte bu senin hayata tutundugun ana damar
ve sen buna tutunarak ayakta kalabilen birisin
ne zaman buraya bi saldırı olsa iğrenti gösterdin
iğrentilenmek yaşadın
pardon
semiaa :
ahahah
doc holliday :
iğrentilenmek yaşantıladın
semiaa :
)
aslında
şöyleki
bu alana kim saldırsa
zaten önemsemeyeceğim kadar net bir alan olduğundan
iğrentilemem.
doc holliday :
))
net filan değil
çok narin bir doku
sarsılmaya müsait
hatta bikaç deliği var
kıldönmesi çıbanı gibi seneler geçtikçe delik sayısı da artıyo
semiaa :
nedir mesela?
doc holliday (00:51):
gecen sene ki basarısızlık bir delik açtı
sıkı bi delik
semiaa :
hımm
doc holliday :
bu akşam ben bi delik açtım.. cerahatı bi süre sona akar su an uyusuk lokal anestezi var
daha önce de bi delik açtıydım sanırım
semiaa :
lokal anestezi olduğundan algılayamıyorum
doc holliday :
)))
doc holliday :
neden bi insan kendine olan "inancı"na bel baglar
irade olması gereken yerde bir inanç olması ne moka yarar
semiaa :
neden inanç?
üstün olduğuma duyduğum inanç?
doc holliday :
bu ispatı tedarik edilebilir bişi mi
semiaa :
şimdi de karşı komşumdan neden üstün olduğumu düşüneceğim bi süre
doc holliday (01:01):
senin güç alanın bu
doc holliday :
insan bu cagın paradigmasına saplıdır çoğunca
o paradigmada şudur
efendi değilsen kölesin
doc holliday :
bu paradigmanın cocukları
aşağalayamadıkları ya da efendilik edemedikleri her objeye karşı
aşk-saygı-sevgi-gıpta-imrenme-özenme-deger verme başlıkları altında
doc holliday :
kölelik davranışları sergilerler
bazen karşılıklıdır hatta
(sıkı çaktım bakalım ne ses gelecek)
ehehe
semiaa :
evet sıkı hakkat
semiaa :
kölelik davranışları nedir ki?
kendi tarihime bakarsam göremiyorum
bu tip davranışlar
kızıma belki
doc holliday :
kendi tarihin var mı sahiden acaba
bir tavuk düşün
doc holliday :
30 bin nüfuslu bir çiftlikte her gun yumurta veren bir tavuk
onun kendi tarihi var mıdır
günde ortalama 3 tane fazla yumurtladıgını farzet
ya da digerlrinden daha güzel gıdakladıgını
ya da kümesin fulya semtinde yasadıgını
ya da kümesin en kaslı horozu ile çiftleştiğini
ya da baska baska
doc holliday :
yoldan geçen bir baskası için o tavugun bir tarihi var mıdır?
semiaa :
bir başkası için olması farklı.
benim için olması farklı.
doc holliday :
tarih
yaşayanların değil
yaşayanlar dışındakilerin bilmesi için icat edilmiş bi zımbırtıdır
doc holliday :
daha tarihin tanımını bilmiyon
tavıkÇ)
semiaa :
))))))
geçmişim diye düzelteyim hemen
gıt
gıt
doc holliday :
ehehe
çok güldüm
semiaa :
)
semiaa :
düşünüyorum, kölelik davranışını da açıklayalım
yani kör bir bağlılıkla çabaladığın
karşılığında sahibin olan
doc holliday :
kölelik kör bir baglılık mıdır
semiaa :
sahipliğini alan şey
semiaa :
he yoksa isyan edip özgür olurdun
doc holliday :
:)
kölelik demek için neler olmalı
hadi bulalım
semiaa :
sahip olmalı
ilk başta
doc holliday :
olmalı mı?
sigaraya köle değil miyiz
semiaa :
e tamam
sigara sahip
doc holliday :
sahip senin hakkında tasarrufta bulunabilir olmalı
seni öldürebilir
alır satar
sahiplik ne demek açık
di mi?
semiaa :
evet
doc holliday :
o halde sahiplik şart değil
semiaa :
o zaman sigaraya köle değiliz demekki
doc holliday :
belki de
yardımcı olayım
mantıksal çalışan bir zihnin olmadıgı için sen beceremicen
semiaa :
))
doc holliday :
kölelikten bahsedebilmek için
1- bir ilişki olmalı?
di mi
semiaa :
evet
doc holliday :
2-
bu ilişkide bir süreklilik olmalı
di mi?
semiaa :
evet
doc holliday :

3-bu süreklilik arzeden ilişkide
taraflardan birisinin tüm ya da bir kısım davranışları diğerine tabi olmalı
di mi?
semiaa :
evet
doc holliday (01:15):
4- böyle bir ilişkide diğerine tabi olanın.. bu tabi oluş sırasında "iradesi" kaybolmalı
di mi
semiaa :
evet
doc holliday :
bu duruma kölelik diyebilir miyiz
semiaa :
evet
doc holliday :
peki
yasamına bak
bu türden nitelenemeyecek hiç bir günün geçmiş mi
bulursan söyle
yalanını faş edeyim
semiaa :
ama ben bir insanla bu tarz bi kölelik ilişkisi içine girmedim ki.
doc holliday :
iyi de bizim kölelik tarifimizde
senin bi insan tarafından fatih ilçesi kadınlar pazarı semtinde mezatta satın alınıp evde geyşa olarak kullanılman gibi bir tarif maddesi yoktu sanırım
tanımı birlikte ettik
doc holliday :
insan filan geçmiyodu orda
semiaa :
: )
doc holliday :
sen kölelik denilince köle isaura filmini mi hatırlıyon anam
semiaa :
)))
güseldi ama o film
dizi
doc holliday:

aslında sinema filmi olarak çekilmiştir 60 lı yıllarda
semiaa :
böyle koyduğunda tanımı
doc holliday :
sonra brezilyalı uyanıklar dizi ettiler
semiaa :
zaten bunun dışına çıkmak imkansızlaşıyor
doc holliday :
yahu semiaa
neden içine girmeden dışarı çıkmaya ugraşıyosun
kendini bu kadar önemli sanmana gerek yok
mesele kendini tanımak olmalı
kendini illa bi takım şablonlara uydurmak zorunda mısın
asıl olan sen neysen onu görsen daha mutlu olacaksın
hiç mi acımıyosun kendine
doc holliday :
kendini tanımaya çalışsan keşke azıcık
doc holliday :
en basitinden
yukarıdaki
günümüz insanının
hele ki kendisini belirli bir kültürel eşiğin üzerinde sanan dıngıloşların üçinde bulundukları efendi köle iletişim sarmalını farkedebilsen
sana davrananlara ve senin davrandıklarına bakış açın çok değişebilir
doc holliday :
çok özgün ve gerçek anlamıyla tarifini kendin yaptıgın bir ahlak kuşanabilirsin
ahlak derken edep filan diye tarif edilen ahlak demiyorum
ahlak davranış kalıbı anlamında

17 Nisan 2010 Cumartesi

ayaküstü bir sohbet

semiaa (15:09):
anneme bi köpek almam lasım

doc holliday (15:09):

beni annenen paketleyip gönderemezsin
kafasındakinden daha iriyim sanırım
semiaa (15:09):
ahahaha
))))))))
semiaa (15:10):
önce bizim evde az bi yaşatmayı düşünüodum
iyice bi oynayıp
yaza yollıycam

doc holliday (15:10):
annene bi köpek alacaksan bu kaniş olamaz heralde
dogu karadenize ve açık alana uyar bi köpek olmalı
semiaa (15:10):
kurt köpeği bulmam lasım.
doc holliday (15:10):
ve onu senin 28 m2 lik evinde oyuna zorlaman
şöle olur
semiaa (15:11):

doc holliday (15:11):
seni bir su bidonunun içine kouyp hadi bizi eglendir dediklerini düşün
semiaa (15:11):
minikken alırım
yaza büyür diye düşünmüştüm : )
doc holliday (15:11):
hımm
doc holliday (15:12):
bi köpeğin en önemli evresi ilk 2 sonaki en önemli evresi ilk 6 ayıdır
semiaa (15:12):
annememi alışmalı yani
ilk 2 ay?
doc holliday (15:12):
hayır ruh hastası olmamalı
semiaa (15:12):
ahahaha
doc holliday (15:12):
köpeğin ilk 6 ayı insanın ilk 12 senesi gibidir
yeni doğmuş bi bebegi 12 yasına kadar kavanozda yasatıp sona ailesine verseler nası olur?
semiaa (15:13):
hoş olmas evet.

doc holliday (15:13):
kurt gezdirilmesi gereken bi köpektir
oyuncak değildir
oynamayı sever öyle alıştırırsan
bu benim karakterimde birine evcilik oynatmaksaçlarını tepeden iki tavsan kulak baglamakla aynı şey
semiaa (15:14):
e biz oynuoduk babannemin kurt köpekleri ile
doc holliday (15:14):
ben kölelik zamanlarına geri dönülmesinin hayalini kuruyorum
bi sürü kölem olurdu kesin
semiaa (15:14):
kölelik insani bi durum diildir : )
doc holliday (15:14):
bence gayet insani
doc holliday (15:15):
insan yasamının hatrı sayılır bir kısmını kölelik içgüdüsünü doğrulayarak geçirir
anasına babasına sevgilisine ideolojisine cocuguna işine... kölelikle
semiaa (15:15):
katılmıyorum.ç
semiaa (15:16):
öyle olsa mutlu olurlardı bu "köleler"
doc holliday (15:16):
katılman tüm yaşamının nerdeyse % 90 ınını inkar olurdu
kölelik mutlu eder özünde
semiaa (15:16):
%10 u merak ettim yaf

doc holliday (15:16):
oysa kölelikle örneklenen hadiselerin çoğu kölelere eziyet edildiği anlardır
o yüzde 10 uykularının bir kısmı
semiaa (15:17):
ahahaha ))
doc holliday (15:17):
sıkıyosa bu konusmayı ilk andan itibaren blokuna koy
Melahat'i herkes tanırdı. Herkes için iyi birisi diye tanımlanacak kişiydi. Ben onu tanıdığımda henüz karşı dairede oturduğunun farkında değildim. Hatta aynı binada yaşadığımıza dair bile fikrim yoktu. Mütemadiyen çok yokuşlu mahallemizin en dik yokuşunun altında bulunan süpermarkette karşılaşırdık. O şişman bir kadındı, bense çok unutkan, bu yüzden sık sık kendimizi süpermarkette rafların arasında birşeyler ararken bulurduk. Melahat'in ileri doğru kavisli yuvarlak aşağılara doğru uzanan göbeğinin üstünde sallanan iri memeleri, çatık kalın kaşlarının önünde duran ve hernekadar kolormatik izlenimi versede hemen her ışıkda bir parça kahverengi durup onu az daha yorgun, yalnız ve yaşlı gösteren gözlükleri vardı. Rivayet olunurdu ki kocası onu kendisinden genç bir kadın için terk etmişti. Bundan sonraki süreç zarfında iş ve ev arasında gidip gelerek, yemek ve temizlikle kendi varoluşuna anlam katmaya başlamıştı. Bunu bana olan bakışlarından anlıyordum. Bense onun aksine çocuklu, sevgilili, pasaklı, kariyerli, yemek ve temizlikten anlamayan, iyi araba kullanıp, komşularının yalnız bir kadın için ne kadar korkutucu bir söylem olabilecek "apartmanda fare varmış aman senin kapında eşik yok, mutlaka yaptır bak içeri giriverir mazallah" uyarılarını tınlamamış, sırf bu yüzden bu konuda çok da eğlenerek hiç birşey yaptırmadığı gibi birde utanmaksızın bu uyarıları yapanların eve girebilecek fareyi kendileri için cesurca "hal" edebilecek kocaları olmasına rağmen "iyi de fare dediğin ne olacak bir kalem büyüklüğündeki delikten bile geçebiliyormuş, bütün kapılardan girebilirki, malum bizim kapılarda eşikleride duvarlarda delik dolu" cüretkar karşı söylemini geliştirme küstahlığında bile bulunmuş bir kadındım. Ben onun "değil"lemesi gibiydim. Yalnız yaşadığı uzunca süreç boyunca karşı kapıda yaşamasına rağmen, çoğunlukla selam vermedi hatta egosuz, sakin hallerim ve sevimli gülümseyişlerimle konuşma fırsatı aradığım zamanlarda bile bana bakmadı. Ne zamanki "aman o adam çok fena bi adammış" söylemleri ile eski kocası muhtemelen genç sevgilisince terk edilip geri döndüğünde boyu belimi henüz geçen bu eski koca ardında durup bana pek bir tuhaf bakmakta iken başını kaldırdı ve gülümsedi. Bende ömrümün tüm melahatleri ve cep kocalarını onun sakin yüzü nezdinde gülümseyerek selamladım.