24 Eylül 2013 Salı

Savunma mekanizmaları. Sürekli kendimi, bu şehir de şöyle kötü, böyle kötü derken buluyorum sık sık. Yoruldum, çok iş yükü var, sıkıldım, bunaldım diye sızlanıyorum. Daha kolay daha sakin bir yaşam olabilir diye huysuzlanıyorum. Beynim gidişe hazırlanıyor sanırım. Oysa balkon kapısından baktığımda ıhlamur ve çam ağacını göremezsem ne kadar üzülürüm bilemiyorum. Nereye gideceğimi, nasıl bir hayatım olacağını bilemiyorum. Bu insanı dinç tutan birşey midir? 8 yıl önce, taşınmak mı? başka bir şehre mi yerleşmek? sanki çok kolay gibi gelirdi. Her yerde yeni bir yaşam kurabilecek güçte hissediyordum kendimi. Cehalet mutluluktur.
Ayracın üstünde "insanın kızından daha iyi bir arkadaşı yoktur, hiç kimsenin de senin gibi bir kızı" yazıyordu. Kızım ayracı yüzünde mahçup ve sevinçli bir gülümseyişle okudu ve tıpkı ona ranza aldığım gün arabanın arka koltuğunda yüzüme baktığı gibi sevgiyle tatlı tatlı baktı. Oh dedim. Demek ki insanın maaşının üçte birini vermeden de bu bakışı görebilmesi mümkün. Anı bozmak istemedim, sarıldım, benim kızım bir tanem dedim. Aslında insan hiç bir iyi arkadaşına benim sana hissettiklerimi hissedemez demek istedim. Bir anne ve kızı "en iyi arkadaş" değillerdir. Anne ve kız olmak zaten bunun çok ötesindedir.

20 Eylül 2013 Cuma

Yağmur incecik yağacak. Belli. Sonbahar tatlı bir hüzünle gelecek. Geride kalan herşeyin üstüne kalın bir bulut inecek, saracak ve herşeyi kendi beyazlığında yok edecek.

8 Eylül 2013 Pazar

Lan dağılın lan.
Sabahın körü, iş güç, koşturmacası, kızın psikoloğu, ex husband ın saçmalıkları, hayali ihracatçısı, küçük esnafı, ağbimin damat adaylığı, yapılacak çöpçatanlıklar, mutfakta biriken bulaşıklar, yapılması gerekli sebze yemekleri. Lan. dağılın hakkatten lan.

"Sezai abi, o tweeterı yükledikten sonra ilgini çeken konularda birilerini takip edip sonra  birkaç cümle yazman gerekiyor"
"Takip mi edeyim?"
"evet abi."
"peki kimi takip edeyim?"
"mesela futbol takımlarından biri olabilir?"
"olurmu yav, kim bu dallama bizi takip ediyor demesinler?"
"!"

"Ağbi kıza facebooktan arkadaşlık teklifi gönderdin mi?"
"niye ben gönderiyorum? ben ona talip olmuş olurum arkadaşlık teklifi gönderirsem."
"abi benim 100 tane arkadaşım var, hepsine talip mi olmuş oldum sence?"

"Ağbine çöpçatanlık ediyorsunda bana niye etmiyorsun?"
"E seninle hemcinsiz ulan, sana niye çöpçatanlık edeyim bulsam kendime bulucam heralde"

Özet olarak. Lan dağılın lan.

5 Eylül 2013 Perşembe

Benim babam sıradan bir devlet memuruydu. Üç çocuğu ve karısı ile birlikte tüm mücadelesi aybaşını getirebilmek olan. Büyük bir kütüphanesi, ve asla gerçekleştiremeyeceği emeklilik hayalleriyle. Babamı banyoda traş olurken izlerdim sabahları, esmer geniş yüzüne bakıp bir gün emekli olduğunda nasıl yaşlanacağını hayal etmeye çalışırdım. Ama bir türlü bu yüzün nasıl yaşlanacağını gözlerimin önüne getiremezdim. Anneme bakardım, onun saçlarının beyazlaşmış, mavi gözlerinin etrafı kırışıklıklarla dolmuş hali gözleriminin önüne geliverirdi hemen. Babamı yaşlandıramazdım. Yaşlanmadı da. Hayallerini bana miras bırakıp gitti. Bir gün emekli olduğunda şimdi terasında oturup karadenizi seyrettiğim yerde olan eski ahşap evin küçük camlarından ormanı izlerken yazacağını düşlerdi. Bana öğretmediği anadilinde anlatırdı. Anlarmıydım. Kelimelerini değil. Ne anlattığını. Annemin (nasıl naif ve güzel bir kadındı o zamanlar) gülümseyerek, anlamıyor ki çocuk deyişine aldırmadan. Babam ne hissettiğini anlayacağımı bilirdi. Esmer ortaboylu bir adamdı sadece, benim için dağ gibi bir adamdı.
   Sabah. Köyün balıkçıları  limandan ayrılıp açıklara doğru uzaklaştılar bile küçük tekneleri ve kayıklarıyla. İki saat sonra dönecekler. Gün doğumuyla beraber açıldıklarından döndüklerinde köy güne yeni yeni başlamış olacak. Köyün son evi, tepedeki iki evden biri olan bu evde de hala uykunun kokusu hakim. Sabah kuşların ormandan gelen şarkıları. Hepsi birbirinden farklı sesler çıkarsa da uyumla ürettikleri müzik. Burada çocuktum .Evin önündeki uçurumun hemen kenarında yer alan büyük karayemiş ağacına çıkıp dallarından denizi izlerdik. Karayemişin ağzı buran tadını alarak. Benim  kızım için asla izin vermeye cesaret edemeyeceğim kadar korkutucu ve güzel.