25 Haziran 2013 Salı

ankara. en iyi kalpli uvey ana. daha seminerin ikinci gununde havlu atmak uzereyim. donmek istiyorum evime. bu tuhaf sosyallikler halinden basim,dondu. iki uc gun icinde son bir yilda konustugumdan daha fazla insanla konustum, imdat.

20 Haziran 2013 Perşembe

Ve işte, akıp gidiyordu zaman.
Ru be ru.
Başımın üzerinde sarı bir ışık durmaksızın odanın tavanına vuruyordu. Sesleri, renkleri kendine çekip uzaklaştırıyordu. Başım sızlıyordu. Unutup kaybolmak için. Ne olup bittiğini anlayamıyordum. İnsanın en tedirgin hallerinden biri değil midir bu. Gözkapaklarımın üzerine başparmağımla sıkıca bastırdım. Öğrenilmiş hareketler. Kendimle kalmayı seviyorum. Herkes uyuduğunda ve zaman benim olduğunda.
"Gözlerini kapat. Şimdi zamanın düz çizgisinin dışına çık. Hangi zamandaysan, onu yaşayabilirsin artık."
Ruberu. Kendinle yüzleşebilirsin artık.

4 Haziran 2013 Salı

Sonra bir sürü tuhaf anı birbirinin içine girerek, gerisin geriye ayrıldı. Bulutların hızla yoğunlaşırken birbirine çarpıp sonra yeniden ayrılması, yeniden gürültüyle çarpışması gibi. İktidar sarhoşluktur, insan yanılgısının ortasında gerçeklikten hızla sıyrılır. 

Evliliğim 2ci ayında, ayağımı kırmış, alçılı, koltuk değeneklerimle 20 gündür evde oturduğum bir cumartesi, 'dışarı' çıkmaya karar verip apartmanın 5 katını tek ayağımın üzerinde zıplayarak indikten ve dönüşte zıplayarak çıkmayı göze aldıktan sonra henüz  ex olmamış  husband, beni o parka götürdü. Bu kente mahsus bir kalabalıkta, çay bahçesinde oturulacak tek bir boş sandalye bile yoktu. Ex husband beni parkın belki yüzyıllık ağaçlarından birine yaslanmış halde bırakarak etrafta boş bir yer ararken bir garsona yaklaştı ve "arkadaş sakat" dedi yardım isteyerek. Sevimli garson bana gülümseyerek baktı, "e güzelim ne işin var senin bu ökhüzle" der gibi, sonra döndü ve "geçici bir durum galiba" dedi. Yinede yardım etti, ve küçük plastik bir masa ayarladı. Oturdum, ve evliliğim boyunca "arkadaş" olarak kalacağımı bilmeden karşımdakinden bağımsız, dışarıda olmanın, insanların, bu gürültülü  güzel şehrin bir parçası olduğumu hissettim. 

Şimdi derin bir sessizlikle herşeyi kabul eder görünür kalabalığın, bu parkla "hayır!" deyişini ve bu hayırın kalanlar için ne kadar tahammül edilemez bir kelime olduğunu izlerken, yönetme, yönetilme, tercih etme, ve isteklerini ifade etmenin karşılığının sadece biber gazı olmayacağına şahitlik edebildiğime hem inanıyorum, hem seviniyorum.