22 Ocak 2013 Salı

Öğretmenim, Canım Benim.

Okula gittiğimde üç gündür uykusuzdum, ve üstelik ara sokakta park yeri bulamadığımdan caddedeki otoparka bırakmak zorunda kalmıştım arabayı. Elimde reçete ve rapor, bir yandan reçeteyi çantama tıkıştırmaya çalışırken raporu da nerede bu hale gelip kırış kırış olduysa düzeltmeye çalışıyordum. Girişte acele yürüdüm, kapıda duran görevliye ben veliyim dedim raporu göstererek, adam zaten 5 yıldır bu hallerime alışkındı, başını salladı, birşey demeden. Yürüdüm, birinci katta ki müdür yardımcısının odasının kapısı açıktı, başımı uzatıp içeri baktım. Orta yaşlı tıknaz bir adam olan müdür yardımcısı her zaman ki neşeli haliyle telefonda konuşuyordu, masanın karşısında sarışın bir kadın oturuyordu, önce tanımadım, adama bakmayı sürdürdüm, ama hiç oralı olmadı adam, bu içeri girmemi onaylamak oluyordu kendi dillerince, usulen, nezaketen bir süre daha bekleyip, içeri girdim. Elimdeki kağıda baktı bir, elimden aldı gülümseyerek ve konuşmaya devam ederek. Tamam anlamında başını salladı ama elimle bir işaret yaparak bir şey soracağımı anlatınca telefondakine kapanış cümleleri sarfetmeye çalıştı. Karşı taraftaki uzatma eğilimindeydi, bir süre daha konuşmaya devam ettiler. O sırada koltukta oturan kadının kızımın türkçe hocası olduğunu farkettim, zar zor gülümseyerek "merhaba hocam, ben ... 'nin annesiyim" dedim. Kadın oturduğu yerden kalktı, yanıma geldi. Elimdeki rapora bakıp "çocuklar kızınızın daha bir hafta gelmeyeceğini söylediler, iyi mi kızınız" dedi. Bunu söylerken bana o kadar yaklaşmıştı ki iri kahverengi gözleriyle sanki "sen nasılsın, iyimisin" der gibiydi. Hayır, aslında erken tatil yapıp yapmadığımızı anlamaya çalışan basit bir sorguç gibi yüzünü yüzüme yaklaştırmış, mimiklerimi anlamaya çalışıyordu sadece. Bense üç gündür astım krizleriyle boğuşmakta olan kızımı, kısa  nefes alışlarını, hemen kortizon iğnesini dayayıp kolay  bir çözüm sunan doktora direnişimi hatırladım, ve birden, ağlamak üzere olduğumu hissettim. "astımı var, olmuyordu uzun süredir, kurtardı artık diye düşünüyordum" dedim ama bu son kelimede artık dudaklarım titremeye başlamıştı ve koskoca kadın sıfatıyla ağlamamak için büyük bir güç sarfederek sustum. Öğretmen sorguç bakışlarından şaşkınlık bakışlarına geçerek yüzümü aynı mesafeden incelemeye devam etti, bense camdan dışarı bakıyor, başka bir şeyler düşünmeye çalışıyordum, bir soru daha sorsa önümde ki koltuğa çöküp zırıl zırıl ağlayacaktım. Anlamış olmalıydı ki bir annenin kendini iyi hissetmesini sağlayacak doğru cümleyi sarfetti. "Çok okuyor sanırım . Hem öyle sadece roman hikaye  gibi şeyler de değil sadece, ansiklopedik bilgi okuyor sanırım, öyle mi?" Gözpınarlarımda birikmekte olan gözyaşı damlası eriyip gidiverdi düşmek yerine, gülümsedim. "evet seviyor okumayı." Birkaç güzel cümleyle daha devam ettikten sonra,Müdür yardımcısı telefon konuşmasını bitirip telefonu kendisine uzattığından sustu. "Rapor verdiler ama bugün sanırım Beden dersinden değerlendirme yapılacakmış, nasıl olacak, karnenin alınmasına da 3 gün var" diye geveledim. Müdür yardımcısı babacan gülümseyişiyle "notlar çoktan verildi, öğretmeni notları teslim etti zaten, geçmiş olsun" dedi. İyi günler dileyip acele çıktım odadan. Arabaya yürüdüm. Koltuğa oturup rahatça ağladım bir süre. Ağlamak üzere oluşuma öfkelenişimden. Otoparkçı amca gelip sağ yap sol yap tam kır direksiyonu talimatlarıyla kapalı camdan sesini duyurabilme çabalarını fark edince daha fazla direnmeyip direksiyonu tam sağa kırdım.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Sisi kar izledi. Şehir beyazlaştı, ardından güneş açtı ve yeniden en azından biraz ısındı hava. Kar, ilk kayma deneyimimi yaşamamı sağladı ve içimdeki cehalat kaynaklı cesareti kırdı. Ardından yeniden yağdı, ama bu sefer hayat,evde oturup camın ardında keyifle kahvemi yudumla fırsatını da sunduğundan şikayetçi olmadım pek. Hatta ar damarı çatlama durumunda bir memur olaraktan mesai saatleri içinde apartman çocuklarını toplayıp bahçede kar topu oynadım. Vicdanım sızım sızım sızladı mı? Ayaklarım daha çok, o da soğuktan ve botlarım sanırım kar suyunu kaçırmayacak kalite de olmadıklarından. Varsın önceki ayın gecenin bir yarısına kadar çalışmalarımdan mahsup edilsin. Hayat işte. Az daha kolay olaydı iyiydi.

4 Ocak 2013 Cuma

Sabahın erken saatleri. Sis, yılda sadece bir kaç gün bahşettiği şefkatiyle sarıp sarmalamış kenti. Dışarı çıkmak ve ileriyi görmeden yürümek istiyorum. Saatlerce, ve dönüş yolumu kaybederek.