2 Haziran 2010 Çarşamba

Cacoethes scribendi

Adam terli uzun burnunu ona uzattığım kağıtlara eğmiş, suratında ekşi bir ifade ile bakmaktaydı. Sanki ağır kalınca bir bavulu bir yerden bir yere taşırken önüne merdiven çıkmıştı. Haziranın erken bastıran bunaltıcı sıcağında sırtım oturduğum küçük deri koltuğa yapışıyor, terim gömleğimi eritip döşemeye işliyordu. Adam çok sigara ve alkolle kalınlaşmış sesiyle "evet" dedi sadece. durdu. Başını kaldırıp yüzüme baktı ilk defa. "e-postalarınızı da okumuştum aslında. Ama Akif sizden bahsedince tanışalım diye düşündüm. Tabii ki benden birşeyler söylememi bekliyorsunuz. Hiçbirşey söylemeyeceğim size. Yazmaya devam edin dememi bekliyorsunuz, farkındayım. Onu bile söylemeyeceğim." Yutkundum. elim istemdışı önümdeki sigara paketine gitti. Bu bir konuşma bitişi değilmiş gibi. Açılış olduğu duygusu ve yanlış bir öngörüyle. Bir sigara çıkarıp yaktım. Elimin titremediğine emindim, hayal kırıklığı bir güven duygusu yaratır. Adam konuştukça heyecanım geçmiş, rahatlamıştım. Zaten heyecan dediğin nedir ki, başarı yada başarısızlıkla kolaylıkla yatışır. Nedense adamın sözleri başarısızlık gibi gelmiyordu, rahatlık, sıcağın uyuşukluğuyla teselli ediyordu beni.

"hayır, hayır, hiç de karamsar bir haliniz yok; olmasını beklediğim gibi. Biliyorum ki ne dersem diyeyim bu sizi etkilemeyecek. Hatta şu an burda sizi öven bir sürü söz söyleseydim gereksiz bir huzursuzluk duyacaktınız oysa ki. Okuyunca huzura ihtiyacınız olduğu çok belli. Bu anneniz değilmi, öykünün kahramanı?"

"evet" diye mırıldandım.

" Size söylenebilecek tek şey var. Hayatınızda hiç olmayan insanları yazın öncelikle. Hiç yaşamadığınız şeyleri. Bakın şahit olmadığınız demiyorum. Sizin başınıza gelmeyenlerden başlayın."

Geri adım atmıştı işte.Dayanamamış tavsiye vermişti. Yüzüme tutamadığım bir gülümseme yayıldı. Ama adam anlamıştı nedenini. Kalın kaşlarını hafif çatarak kağıtlara döndü. Söndürmeden önce sigaramdan derin bir nefes daha çektim, önümdeki soğuk limonatadan bir küçük yudum daha.

"Teşekkür ederim, vakit ayırdığınız için."

Gereksiz nezaket duyguları ile ayağa kalktım. Adamın dur daha bitirmedim, yada az daha oturun içerikli birşeyler söyleyeceği yanılgısı ile. Yada evet yayınlanabilir, hayır bu yayınlanmayacak da olabilirdi. Tepkisizdi adam. Geniş kahverengi masasının başında kağıtlarına iyice eğilmiş, kenarda duran siyah dizüstü bilgisayarına arada kısa bakışlar atarak varlığımı unutmuş gibiydi. Birkaç saniye daha son sözcükler için beklerken oralı olmadan konuşmasını sürdürdü.

" Size gel yada gelme demeyecek olmama rağmen nasılsa tekrar geleceksiniz. Bir daha ki gelişinizde üç öykü istiyorum sizden. Bir tane değil. En az üç.”

Gülümseyişim daha bir yayılarak çıktım odadan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder