21 Kasım 2011 Pazartesi

Geç Kalmış Episode III: Dostluk

     "Ne yapacağımızı bilmiyoruz, çok kötüymüş, yardım da alıyormuş aslında, ama hiç gülmüyormuş, sürekli soruyormuş evli insanlara, yeni evlendiklerinde ne yaptıklarını, nasıl atlattıklarını, sürekli, ve herkeze, herkesle paylaşmazsın ki yaşadığın sorunları? ... Bir tek kocasıyla konuşmuyor büyük ihtimalle, kocası herşey yolunda sanıyor, hayır diyemiyor hiçbirşeye, sonra kendi kendini yiyor, O kadar kötü bir halde ki"
    "Neden hayır diyemiyor? Kendini çok yalnız hissediyor..Ailesi nerde? hiçbirşeyin farkında değiller mi?"
   "Bilmiyorum ki, çok umurlarında değil yada hiçbirşeyin farkında değiller. Ama o kadar değişti ki"
     Hatırlıyorum. Kısa süren bir tanışıklığımız olmuştu. Şu karşınıza çıkan neşeli, sizi güldüren, sevimli insanlarından.
    "Hep birlikte bir ziyaretine gitsenize"
   Bazen bir dostunuzun  yalnış yaptığını görürsünüz. Elinizden birşey gelmez. Durup seyretmek dostluğunuza en az halel getirecek alternatif olabilir, aksi takdirde dostunuz sizi acımaz bulabilir, yada kıskanç, ya da kimbilir başka ne bulur savunma mekanizmasının körleştirdiği algısı ile. Telefondaki ses de bu çelişkiyi yaşıyor, dostunu gücendirme ihtimaline karşılık dostunun iyiliği?
     Bütün bu çevremizi saran faydacı ilişki biçimlerimizden, sıyrılıp birileriyle de "dost" olabilmek. Göz göre göre yaptığınız hatalara rağmen "her halükarda arkanda olacağım, bir gün sendelersen orda olacağım" cümlesini duyabilmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder