1 Aralık 2010 Çarşamba

Aralık Güncesi 1

Neden Okumalıyım?

Birinci soru.

Dün çok berbattı. Hani mesai başlar ve ilerlerken öyle bir hal alır ki artık akşamın nasıl biteceğinden duyduğunuz kaygıdan gittikçe daha fazla çapraşıklaşmakta olan hali çözemez hale gelirsiniz. Telefonlar, talepler ardı arkasına kesilmeyen uçuşan bir sürü belge. Tam da o sırada bozulan fotokopi cihazı, toneri biten yazıcı tuzu biberi olur. Evet yetiştiremiyorum. Yapamayacağım. Olmayacak. Yinede günün sonu atlayıp zıplama becerinize göre görece iyi bir şekilde biter ve ofisten çıkıp arabanıza bindiğinizde trafik de hala bir keşmekeş halini almamışsa kendinizi şanslı hissedersiniz. Dün berbattı. Ama yinede günün sonunda direksiyon başına geçmiş dar sokaklarda cambazlık ederek ilerlerken kendimi yorgun ve iyi hissettim. Buda bitti. Bugünü de atlatıyorum. Zaman. Neyseki geçiyor. İşte tam da o sırada bugüne kadar kendime hiç sormadığım bir soru kafamda belirdi. Neden okumalıyım? Neden okuyorum?
Hiç böyle bir sorunun benzeri bile aklıma gelmeyecek yaşta başladım okumaya. henüz okuma öğrenmeden önce. Benden 15 yaş büyük kuzenimin kabusu gibiydim. Eve her gelişinde elimde tuttuğum kitabı ona uzatıp bana okuması için yalvarırdım. Aslında o kitabı mı seviyordum yoksa ön dişlerinden birinin diğerinin üzerine hafifçe geçmiş olmasındanmıdır kimbilir nedendir okurken çıkardığı sesi mi seviyordum hatırlamıyorum. Okumayı öğrenene kadar kuzenim okudu. Çünkü kuzenlerin en küçüğü bendim ve sevimliydim ve kendimi birkaç evin ve aslında tüm dünyanın prensesi sanıyordum. Sonrasında okumayı öğrendiğimde artık kimseden rica etmek zorunda kalmayacağımın sevinci ile evdeki büyük kütüphanedeki kitapları yavaş yavaş indirmeye başladım. Önce çocuk kitapları. Bunlar neden okuduğuma bir cevap getirmiyorsa da hatırlanması hoş anılar. Öyleyse neden okuyorum? Aslında amaçsızca okudum çok uzun zaman. Sadece okumaktan hoşlandığım için. Son bir kaç yıla kadar. İki temel dürtü ile; merak ve haz. Şansım babamın kütüphanesinin muhteşem oluşuydu. Bütün temel okunması gerekenler. Her baba birşeyler miras bırakır. Benim babamın mirası bırakabileceklerinin en iyisiydi. Bu yüzdende kitapların hepsinden haz aldım. Sadece haz duyduklarımı okudum ve keyif içinde bir diğerine geçtim. O daldan bu dala keyifli sıçramalar dışında ciddi aklı başında bir okuma sürecine girmem gerektiği düşüncesine kapıldım niye sonra. Ama bu düşünceye kapılmak ne getirdi? Hiç. sanırım hiçbirşey. Sanırım kişinin kendini tanımasının en önemli parçalarından biri en temelinde ne kadar ciddiyetsiz olduğunun farkında olmak. Yinede ben neden okumalıyım? Oysa bunu düşünmeme gerek yok. (Hiçbirşeyi düşünmeme gerek yok, nasılsa koşturmaca içinde sürdürülecek bir hayat var, daha eve gidip , gündelik can sıkıcı işler arasında kaybolmalıyım)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder