26 Ekim 2010 Salı

Bana bak av mısın avcımısın nesin ismailmisin nasıl borç çıkarmışsın öyle bir kıytırık ptt hizmeti için dedim. Yok aslında demedim. Sadece, sessizce, beni bir başka sese aktaracak olan sekreterin “lütfen bekleyin” ricasına itaat ederek bekledim. Telefonun aktarıldığı kişi tabiki bana gelen ihtarname de adı geçen kişi değildi. Gençten bir ses, dosya numaranız diye sordu yılgın, yorgun sıkıntılı. Yağmurlu ikindinin ağırlığı üstünde. Av ismailin yada bir başkasının fırçasını yemiş de sanki bu onu üzmek yerine hay ben bu hayatın demişti içinden. Umursamamış ama yılmıştı. Arka planda pek de net gelmeyen radyoda yanıkça bir türkü. “sizi 2007 yılında aramışız. 2008 de bulamamışız.” Önünde duran dosyadaki kağıtların hışırtısı. Aslında size hiçbirşey yapamıyoruz der gibi duraklayarak konuşuyordu. Ne adresiniz var, ne adınız doğru tam olarak. Biz biz sadece.Dosyada neler yaptıklarını anlatmaya çalışırken ses, öfkem, şaşkınlığım diniyordu. Son cümleyi tamamladığında sessizce bir şey dememi bekledi. “Ödeyeceğim” dedim kendi kendime şaşırarak. “Bir onbeş gün sonra”. Yazdığınız yasal olarak bir anlam ifade etmeyen mektup da belirttiğiniz gibi yedi günlük bir süre vermek gibi bir hakkınız olmadığını biliyorum. Ama Ödeyeceğim. ”Peki” dedi yılgın ses. “Not alayım” Sonra kalemini kağıda bastıra bastıra birşeyler çizmiş olmalı ki kuru yalın bir karalama sesi duyuldu. “Birde irtibat telefonu alabilirmiyim sizden” Telefonu kapattığımda kendimi iyi hissediyordum. Açık duran pencereden yolun ötesindeki kiremit rengi apartman görünüyordu. Üçüncü katında bir adam cama yaklaşmış izliyordu yağmuru. Yılgınlık bazen insanı yatıştırabilen birşeydir. Yada yorgunluk. Mesleki başarıların gizli sırları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder