5 Temmuz 2010 Pazartesi

İşte O da hastaydı. Kamburunu çıkarmış binaya doğru yürüyordu. Elinde az önce çıktığı küçük marketten aldığı birkaç yiyecekle dolu poşeti, sallana savrula ilerliyordu. Görüyordum, arabayı park ettiğim yerden, inmeden bakıyordum, beni fark etmemişti, yukarı çıkıp yiyecekleri hazırlayacaktı, poşetinin içinde mutlaka birkaç kutu bira da vardı, belki biraz patates. Ben kapıyı çalarken, patatesleri kızartıyor olacaktı, yüzünde sevimli bir gülümseyişle kirli mutfak önlüğü üstünde kapıyı aralayacaktı. İşte geldin. Mutfaktaki küçük masasında biralarımızı içip patateslerimizi yerken sanki çok umursuyormuş gibi kısa dedikodularımızı yapıp gülecektik. Yine alt katta oturan komşusundan şikayet edecekti bende işyerindeki arkadaşlarımdan, bir dönem ona herkesi o kadar ayrıntılı anlatmıştım ki, hepsini kendi tanıyor gibiydi. Şefin mavi gömlekleri, yan masada oturan Cevriye’nin küpeleri, ve tabiî ki Taner’in patavatsız müşteri konuşmaları. Arkamdan atıp tutan şu yeni mühendis çocuk. Adı neydi sahi. Bak işte yaşlanıyorsun diyecekti. Tamda bu anda ayağa kalkıp yanıma gelecekti. Saçlarımı okşamaya başlayacaktı yüzümü beline doğru yaklaştırarak. Sessizce yüzüne bakacaktım hareketsiz, eğilip beni öpmesini bekleyerek, öpmeyeceğini bilerek. Yüzümü karnına bastıracaktı nefessiz kalana dek, parmakları ensemden aşağı doğru inecekti, bildiği tanıdığı bedenin aynı kalıp kalmadığını yoklamak için. Tamda bu anda ayağa kalkacaktım, dudaklarımı yüzünde, boynunda gezdirerek onu içeriye çekecektim adım adım. Sallanarak geri geri yürürken öpüşecektik, uzun, sakin, tanıdık bir sevişme için uzanacaktık yatağa.

Arabanın içinden apartman kapısını itişini izledim. Adımını içeri atıp kayboldu. En eski arkadaşım. Son zamanları. Çok fazla kalmadı işte, ara ara düşünürdük. Son, başlangıç kadar çekicidir. Birkaç hafta sonra buradan ayrılacak. Ailesinin yanına taşınacak. Sakin sevimli deniz kenarındaki sınır köyüne. Annesi ile babasının yanına gömülecek. Kısa bir hayat değildi sürdüğü, uzun sayılmasa da. Yanına çıktığımda hissettiğim her şeyi fark edecek, giydiğim çamaşırın rengini bile bilen biri için anlaşılması hiç zor olmayacak. Geride bıraktığı sadece devasa bir boşluk duygusu olacak. Baş edilmesi güç, ama günlük hayatın hiçbir yerini etkilemeyen. Gözlerimi kapadım. Direksiyona uzandı ellerim. Kontağı çevirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder