13 Kasım 2012 Salı

Esaslı bir korku duygusundan öyle bir mahrum bırakıyor ki şu sıradan yaşam insanı, rüyada bile olsa buna benzer birşeyle karşılaştığında kendini koyvermek, iliklerine kadar bunu hissetmek yerine, şaşkınlık duyuyor. A, evet sanırım gerçekten korktum, olabilir mi, bu korku olabilirmi? Korku yerine salt kaygıyı bıraktığından, elimizde kalan en şiddetli duygu kaygı oluveriyor.
"Eve gitmek istemiyorum. Korkuyorum. Yalnızım, kızım da yok bu gece."
"Ben korkmayı o kadar özledim ki. Sanki insan korkarsa, aynı şiddetle neşelenebilir, yada hüzünlenebilir, yada birşey hissedebilir. Korkmak, üşümek gibi, insanın bütün hücreleriyle yaşadığını hissettirebilir. Bense sadece bıkkın bir halle rutinlerimde dolanıp duruyorum. Yalnızsın ve koşa koşa eve gidip bu yalnızlğını keyfine varacağına bundan duyduğun rahatsızlığı mı söylüyorsun? Yalnızsın ve zaman senin, koşturmanın, telaşlarının, yükümlülüklerinin olmadığı anı nasıl kaçıracağını planlamaya çalışıyorsun?"
Belki de bu bir kadının sadece "seni istiyorum" diyemeyeceği bir erkeğe sarfedilmiş davet cümlesidir. Belki de hayat, bu küçük oyunlarla örülüdür. Ah benim kadın bedenine yerleştirilmiş cinsiyetsiz beynim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder