8 Kasım 2012 Perşembe

Dolphin ve ben nehrin kenarında oturmuş konuşuyoruz. Oturduğumuz yamaçtan nehre en az beş metre, sen de on metre. Atlarmsın atlayamazmısın. E atlarım atlamasına da dolphinciğim, malum insanoğlu, çivileme atlamayı icat etmişse de ve serde denize suya aşık olmak da varken yinede zor ihtimal; ben bu yaşımda kendimi önce nehire bırakayım, sona denize ulaşayım. Dolphin inatçı ama, vazgeçmiyor,  "sende olmuşsun bir herif" diyor o garip şivesiyle, "atlarsın, hemde denize ulaşırsın". Bir de sevimli gülümseyişi var arada. Gaza geldim geleceğim, atıvereceğim kendimi, ne olursa olsun diyeceğim, zaten herşey birbirine karışmış, arapsaçına dönmüş yaşam, denize ulaşıp balığa dönüşmek varken, olur mu olur, ne trafik derdi, ne kızın yeni başlayan ergenlik halleri, komşunun gelen saç boyası, hiç biri kalmaz, uçup gider, büyük balık küçük balık takılır gideriz, dolphinle. Ama arada kasımın soğuk rüzgarı vuruyor yüzüme. Yav dolphin,iyi de bu sendeki sevimli gülümseyiş sadece anatomik yapındanmış aslında gülümsemiyormuşsun diyorlar doğrumudur diye mırıldanıyorum. Geçen youtube da izledim, feci hırpaladı bir tanesi valla yanındaki beşeri, diyeceğim geliyor, Dolphin anlıyor, olmayan kaşları çatılıyor. Ah Dolphin, ayrı dünyalardanız, haydi ben kendi karasal yaşamıma, sen kendi sularına. Ulan karasal yaşamda böyle sudan geliyor en temelinde hacı, demesin mi bir de, bilmiş bilmiş. Yok bir kere, herif falan değilim ben,bakma her halta bulaşmışlığıma, düpedüz naif bir anneyim, çocuğun okuldan dönüşü yaklaştı, yemek yapmam lazım, haydi sağlıcakla deyip ayrılıyorum gündüzdüşümden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder