13 Eylül 2012 Perşembe

Altı günlük maratonun sonu. Yorgunum. Çok yorgunum. "Sende yoruldun"lar, ya da "ne iş yaptın ki"ler arasında gidip gelen hayat. Ne yaptım? sürekli kendimi karadeniz otobanında, otomatik vites kullanmaktan pas tutmuş sol ayağım debriyaj üzerinde titrek gezinirken, yol aldığım gece vakitlerinde hatırlıyorum.  Yıldızsız bir gökyüzü altında, nedense sol yanım boyunca karanlığın ve sessizliğin dibine vurmuş karadenizin bir kenarından ürkek ilerleyişim. Bu tabii ki hepimiz için iyi olacak. Bir yerden bir yere yerleşme yerelleşme yada köklerine dönme çabaları. Hayır hayır, bu değildi istedikleri. Başka birşeydi belki. O yüzelli metrekare evin, pılını pırtını toplarken, yedi yıldır birikmiş evi, birkaç karton kutuya sığdırmaya çalışırken, ansızın  çok geçmişten fırlayıp gelen, huzursuz, mutsuz günlerinin artığı olarak gözüne batan eşyalarla, çok sefil, çok perişan ama çok eğlendiğin günlerin anıları bir arada, bu tuhaf bir aradalığın yada yüzeye çıkışın iç burkan yoruculuğu. Yolculuk mu demeliydim yoksa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder