2 Temmuz 2012 Pazartesi

İlk çocukları ölünce, İki yıl sonra Onu evlat edinmişler. Belki ilk ölen çocuklarıyla aynı yaştaydı, dört yada beş. Sonra kadın yeniden hamile kalmış. Yeni gelen bebekle onu yetimhaneye geri bırakmışlar. Nasıl bir zalimlik. Ne hissetmiştir ki. Kadının 3 çocuğu olmuş. Bütün bu süreç içinde de her ne kadar geri almamışlarsa da hiç bir zamanda bırakmamışlar,  göz kulak olmuşlar ara ara. Onları suçlamıyorum demişti. Bunu söylerken beni seven herkes nasılsa bir gün bırakacak diyen küçülmüş gözleri. Herkesin koşulları. Hayat şartları zor. Nasıl bu kadar iyi olabilirsin ki demiştim içimden. Birşey söylemeden. Ne düşündüğümü biliyordu. Gözleri nemleniyordu hep. Her zaman. Daha sıradan bir şeyi anlatırken de. Aylar sonra bunun tam da bu şekilde olduğunu araştırıp öğrendiğimde, o zaman inanmadığım bu hikayenin iç burkan zalimliğine şaşırıp kalıyorum. Kendisine gösterilen sevgi ve şefkatin zamanı geldiğinde bir kenara itiliverecek, aldığın yere bırakılabilecek bir şey olduğunu gören bir çocuk hayatı boyunca birine ya da bir nesneye sevgi duyabilir mi?

Ya da bütün bir hayatını feda üzerine kurmuş bir annenin yetiştirdiği  çocukla ortak herhangi bir duygusu olabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder