28 Şubat 2012 Salı

Aslında fena halde saçma sapan şeyler yazmak ihtiyacındaydım. Kendime bir adet Füruzan kitabı almıştım, ilk baskısı 1972, doğumumdan bir yıl önce. Bu bende acaip bir yazma isteği doğurmuştu, oysa o kadar yorgundum ki. 15 dakika mesafedeki işyerine bir buçuk saatte ve pek çılgın manevralarla ancak ulaşabilmiştim. Dönüş daha uzun ve yıpratıcıydı, yağmur vardı, kafam iş yerinde hazırladığım rapordaydı ve beynim erimiş, klavyenin üzerinde minik pıhtıcıklar halinde yayılmış gibi geliyordu. Sevdiğim adamı özlemiştim ve o çok uzaklardaydı. Sabahın erken saatlerinde sevgili güzide komşum "cep telefonunla ablamı arayabilirmiyim?" demek yerine 2 saat bu sonuca gidecek bir girizgah yapmıştı ki artık karşısında felç olduğum bir anda güçlükle telefonumu uzatıp arasana demiştim. Üstelik Şubat soğuğu dehşet bir rüzgarla açık pencereden odaya doluyordu. Yorgunluğumla yazma isteğim çatışıp duruyor beni daha da güçsüzleştiriyordu. En iyisi ertelemekti. Oturdum.Efendice okumaya başladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder