11 Ocak 2011 Salı

Huzursuz ve sıkıntılı bir tanpınar gecesinde daha siz beynimin yanlız nöronları başbaşayız işte. Karşınızda ki ekranda osmanlıca sözlük açılmış, msn listenizde kadim dostunuz gık derseniz bir yığın küfürü 3 saniyede sıralayarak sizi bütün edebi hayallerinizden mahrum bırakabilir. Ama hayal kurmak iyidir. Sakin bir istanbul gecesinde daha, yazı masanızda hafif geriye kaykılmış sinir içinde biryerlerde okuduğunuz o tek bir paragrafın altüst edişi ile başetmeye çalışıyorsunuz bir yandan. Terminalde satılan parfüm. Trabzon geceleri. Yılın ilk günleri. Hava sıcaklığı 2 derece. Pencereniz açık, yoldan uyumayan şehrin gereksiz araba gürültüleri doluyor odanıza. Eskiden aşağıda ki otopark bekçisinin kulübesinden taa odanıza dolan arabesk şarkılarına benzeyen ama çok daha hafif, zar zor duyulan bir şarkı. Hayalet şarkı. İçtiğiniz otuzdördüncü sigaranızın dumanı usulca savruluyor, bu odada içmeyeceğinize karar vermiştiniz oysa ki, gereksiz bütün kararlarınız gibi hiç uygulanmamaya mahkum. Elmasuyunuz ise çoktan bitmiş. Masanızda dizili duran bardakları kaldırıp mutfağa bırakmaya, tamamen dolu durumdaki kül tablasını boşaltmaya haliniz yok. Günün yorgunluğu değil bu. Gecenin sıkıntısı sadece. Size ait olan tek zaman dilimine ihanetiniz. Başka birşey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder