23 Kasım 2014 Pazar

Şafak 1375 gün.

Veli Toplantısı.

Neyseki sınıf öğretmeniyle özel görüşmeye birkaç gün önce gitmiştim de, bu garip sistem içinde sınıf öğretmeniyle görüşebilmek için sıra olup yarım saat kırkbeş dakika beklemek zorunda kalmamıştım. Sınıf öğretmeni, önceki okuldan  daha duyarlı ve daha önyargılıydı. "Ne zaman boşandınız?" dedi ilk olarak. Uyum problemlerini tabii ki işte boşanmış aile çocuğu diye çözmüştü bile. "8 yıl oldu heralde" dedim. "Çok da zaman geçmiş ama neden böyle yapıyor ki" dedi. "ne yapıyor ki" dedim. "çok zor konuşuyor, konuşurken duralıyor, düşünüyor, bu da sınıf arkadaşlarının dikkatini çekiyor" dedi. "Biz başka şehirden buraya taşındık, ve burdaki sınıfla ordaki sınıf doğal olarak çok farklı, ve kendine güven problemleri yaşıyor sanırım olabilir mi" dedim. "Evet olabilir" dedi. Hay senin eğitimciliğine demedim. Bu kadar net önyargıları olan bir sınıf hocasıyla işi çok zor tabii demedim. Sustum, gülümsedim, "İlk zamanlar daha kötüydü galiba biraz iyileşme var mı" dedim. "Evet,şimdi daha iyi, ama hala devam ediyor" dedi. Sabır dedim kendi kendime. "Daha iki ay oldu, bütün hayatı, evi arkadaşları değişti, kendi tercihi de değildi bu durum, zamana ihtiyacı var sanırım" dedim. "Evet" dedi. "Ama notları iyi, derste başarılı ben başarısız olur sanıyordum" dedi. Bu nokta işte, benim sakinliğimi hala koruduğum, kadına kafa atmadığım, ve bu sabrımla kendimi takdir ettiğim noktalardan biriydi ki bunu kızıma da söylemişti ama bana söylediği bu cümlenin aynen geldiğini bilmediğini gidip bu konuyu konuşmam gerektiğini düşünmüştüm.
Veli toplantısı, okul genelekleri üzerine, yarım saatlik sınıf hocasının genel konuşması üzerine tek tek velilerle görüşme yapıldığı, bu yüzden de hangi öğretmenin velileri hangi sınıfta kabul ettiğini önce keşfedip, sonra sınıf kapısında uzun kuyruklarla içerdeki de ne kadar uzun kaldı öf pöflü söylenmelerle geçen bir 6 saatlik toplantıydı. Genel görüşmenin ardından listeden iki hoca seçip önce sınıfları aramaya koyuldum. Ama labirent gibi koridorlar arasında aradığım sınıfı bulamadım. İki koridoru iki kere tavaf edip, umutsuzlukla koridorda uzayıp giden veli kuyruklarına bakarken etrafta dolaşan bir müdür yardımcısına sınıfı sordum. Müdür yardımcısı sınıfın 3cü katta olduğunu söyledi. Tekrar çıkıp tekrar aradım ama yine bulamadım. Mutsuz ve yorgun 2ci kata döndüm. Aynı müdür yardımcısı ordaydı. Bulamıyorum dedim çaresizlikle. Bu sefer müdür yardımcısı sınıfa kadar getirdi. Bu beden öğretmeninin sırasıydı. Bekledik. Bir iki veli gelip sıraya kaynamaya çalışınca diğer veliler müdahale ettiler. Bir ara bir veli kendisinin önceden de orada oluğunu iki dakikalığına sıradan ayrıldığını söyledi ama diğerleri bu durumu kabul etmedi. Yorgunluktan bitkin düşmüştüm ki sıra bana geldi ve içeri girmeyi başardım. Aslında şöyle demek istedim. "len zaten dandik bir ders. Ne zorluyorsun çocuğu." ama şöyle dedim, "nasılsınız hocam ben y sınıfından z nin annesi, benim kızım çok yatkın değil beden dersinde, zaten hiç bir zaman çok hareketli bir çocuk değildi"
"Evet, gerçekten öyle. Ama sınıf arkadaşları çok dışlıyorlar öyle oluncada, e bende kayırmak istemiyorum gelişimi engellenecek diye"
"Tabii, ama işte burdaki koşullar ve geldiği yerdeki koşulları çok farklıydı, biraz uyum problemleri yaşıyor tabii, belk özgüveni yerine gelene kadar biraz desteklerseniz.."
"evet, olabilir, geçen yılda böyle bir öğrencim vardı, onunla başarılı olduk aslında, evet, ben desteklerim, en azından uyum sağlama süreci tamamlansın" Kısa görüşmenin sonunda sabrımı yine takdir ederek diğer öğretmenin sırasına doğru ilerledim. Ebeveyn olmanın küçük sıradan önemli zorlukları.
Görüştüğüm diğer öğretmenin de sınıfına girmeyi başardığımda artık bu sonuncu diye düşünüyordum kendi kendime. Öğretmen sakince "iki kere derste kitap okuyordu, bir kitabını aldım, bende duruyor" dedi. "Evet anlattı bana, derste kitap okunmaz dedim bende" dedim. "Derste iyi ama, bildiği konuda kendi fikrini mutlaka belirtiyor, derse katılıyor."dedi. "Onun en sevdiği derslerden biridir sosyal" dedim."Notu da yüksek. Bir keresinde de bana 'hep aynı şeyi anlatıyorsunuz' dedi, ama mecburum herkesin kavrayışı aynı değil, bazıları bir kerede bazıları üç kerede anlıyor" dedi. "Tabii ki sınıf geneli önemli" dedim. Bu sefer sınıftan mutlu çıktım. Kendisini 'hep aynı şeyleri anlatıyorsunuz' diyen öğrenciye kızmayan, öfkelenmeyen hatta neden böyle yaptığını veliye anlatan öğretmeni içimden takdir ederek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder