30 Kasım 2014 Pazar

Şafak 1368 gün.

Hayatımın en esaslı döner kavşağını bu şehirde görecekmişim, ama çok daha uzun yıllar önce bir ankara istanbul yolculuğunun başında ankara şehir içinde pek de trafiğe alışkın olmayan sürücülerin anlık ben geçeyim hisleriyle kilit olmuş bir döner kavşak vardı. Birkaç sürücü trafik ışığına aldırmadan ben bir geçeyim diye ilerleyince herkes birbirinin önünü keser hale gelmiş, durup kalmıştık. Eh, serde böylesi sıkışıklıklara alışkın olmamak da var, kan beynine sıçramış sürücülerden biri öfkeyle arabadan inip bağırmıştı, "trafiğin ...mına kodunuz lan!". Hızını alamayıp tek tek arabalara "peki sen niye geçtin! ya sen niye geçtin! sen ??" diye bağırmaya devam etmişti. Sahneyi elimizden olmadan gülerek izlemiştik ya, sonunda kaos teorisinin doğası gereği yavaşça açılmıştı yol, ilerleyip gitmiştik.
Şimdi kadın yüzüme bakıyor ve "nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsunuz her zaman" diyor. İçimden hep bu anımı hatırlıyorum ve çok stress de olsam kendi kendime gülümsememi zor tutuyorum diye cevaplıyorum. Dışımdan, sadece gülümsüyorum. Helede 3 şeritli 9 yolun katıldığı ve ayrıldığı döner kavşağı olan bu şehirde, kavşağa her besmele çekip girişte gülümsememek mümkün mü. Alt geçit yapmaktansa bu kadar yolun katıldığı, ve ayrıldığı alanı böylece bağlayıvermek birbirine, maliyeti düşürüp arabaları birbirine katıştırma mantığı takdir edilesi bir durum değilmidir. Tabii ki takdir edilesi değil, isyan edilesidir. Gülümseyelim madem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder