11 Temmuz 2014 Cuma

Bir nolu not, buradan çok uzakta yazılmıştı. Bir gece vaktiydi ve ev sakinleri derin bir uykuya dalmıştı. Yinede televizyonn sesi oldukça açıktı ve evdeki neredeyse çoğu lamba hala yanıyordu. İki nolu notsa tamda bu evin henüz tamamlanmamış çatı katında yazılmıştı. Küçük bir pencereden ay ışığı odann çıplak bir ampulle aydınlanan geniş yüzeyine vururken, ve ayaklarımı tamda bu gümüş ışığın değdiği ince çizgiye uzatmışken. Öyle yorgundum ki yerimden kımıldayamıyordum, sadece ayışığının saatler ilerledikçe yer değiştirişine bakıyordum. İri kıyım bir arı türü durmaksızın ampulün etrafında dolanıp duruyordu. Etrafımda biri olsa korkardım. Kimse olmayınca hissizleşmiştim. Arının saatlerdir açık olan ampule her çarpışnda biraz yandığını, bu yüzden bir süre sonra etkisiz bir halde yere düşeceğini umut ediyordum. Düşmüyordu her nasılsa. Gün hep koşturarak geçiyordu, hep yapılacak pek anlamsız bir yığın iş oluyordu ve tüm bunların sonunda elimde hiç birşey kalmıyordu. Günlerdir ne kitap okudum, ne dinlendim, ne denize girdim, ne de müzik. Zaman geçiyordu sadece. Koşturmaca içinde bir durgunluk hali. Kaybetmek. Ya da kaybolmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder