15 Temmuz 2014 Salı

    Ben o şehirde doğdum ve büyüdüm. Telefondaki ses "Trabzon" dediğinde, o şehirde geçen çok mutlu günlerle çok sıkıcı günleri, yapayalnız kalmakla, kendini  kocaman büyük bir ailenin içinde hissetmeyi aynı mekanda yaşadığımı hatırladım. Yağmuru ve denizi sevmeyi bu şehirde öğrendim. Ergenliğimde, anadolunun bir bozkırına savrulduğumda, bir şehir içinde incecik sızıyla nasıl özlenir öğrendim. Bir de tabii ki, İstanbul'dan ayrılıp Trabzon'a yerleşen babamın izinden devam etmenin  romantizmi de var. Hepsinden tuhafı da bekar bir anne olarak yapayalnız verdiğim hayat mücadelesinde, 'eve' dönüyor olmanın hem anneme hem o şehirde yaşayan kuzenlerime verdiği güvenlik hissi. benim adıma hissettikleri güvenlik hissi değil bu. Kendileri için hissettikleri "artık yanımızda, bir sıkıntı yaşarsak arkamızda" duygularını hesapsız, içten gösterişleri. Gideyim kendi "şehzade"mi yetiştireyim madem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder