6 Mayıs 2012 Pazar

Bazı yorgunluklar insanın nefesini tüketmek yerine hafif bir huzur duygusu verirler. Öyle bir halle sandalyemde geriye kaykılmış, kendimi dinliyordum. Gün boyu yaşadıklarım, 2 gecedir uykusuz tuttuğum ateş nöbeti, (kızımın ateşi 38 ile 40 arası seyretmişti) bir ara bir köşeye çekilip ağlayışım, kabullenmek istemediğim, ama bildiğim sözleri bir dosttan duyuşum ("karın seni aldatıyor-bir dost" misali apaçık ve acımasız), gri bir bulut olup gökyüzünde az bir yağış bırakıp gitmiş gibiydi, şimdiyse, yıldızları çıkmış, tatlı bir mayıs gecesine dönüşmüştü. Elimin altında 1256 sayfalık romanın sıcaklığı, ömrümün 8 yılında ancak bitirebildiğim ulysses'in yarattığı boşluğu dolduracak olmasının ve gelecek 8 yılımı beraber geçirebileceğimi bilmenin tatlı keyfiyle  gülümsüyordum. (Ah, ulysses'in yerini doldurabilir mi hiç bir kitap?)

"Yeğen Stephen, asla bir eren olamayacaksın. Azizler adası. Sen son derece mübarek bir insandın değil mi? Burnun kırmızılaşmasın diye yakarırdın Meryem Ana'ya. Serpentine Avenue'da şeytana dua ederdin, önünde yürüyen tombul dul sokaktaki su birikintisinden geçerken eteklerini daha da kaldırsın diye. O si, certo! Sat ruhunu, sat, bir karının sarındığı cafcaflı çaputları uğruna. Anlat daha anlat anlat! Howth tramvayının üst katından bir başına yağmura bağırışın: Çıplak kadınlar! Çıplak kadınlar! Buna ne dersin ha?
Ne demem lazımmış? Başka ne için icat edilmiş ki onlar?
Ya, her gece yedi kitabın her birinden ikişer sayfa okuyorsun? Aynada kendi önünde reverans yapar, yüzünde romantik ifadeler, alkışlayanlarına doğru vakarlı ilerlerdin. Yaşasın allahıncezası hıyar! Y'şşa! Kimse görmedi: Kimseye söyleme. Adları tek harften ibaret kitaplar yazacaktın. F'sini okudunuz mu? Elbette ama ben Q'yu yeğlerim. Gerçekten ama W bir şaheser. Ya evet, W."
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder