17 Mayıs 2011 Salı

       Saçma olduğunun farkındaydım. Oturuyordum, oturma eyleminin beni terk ettiği devinimsizlik içinde hayal kırıklığımı yaşıyordum. Mutsuzdum. Biri sanki kırmızı başlıklı kızı iğfal etmişti, kalakalmıştım. Altıkırkbeş yayıncılık, ilk gençlik hayallerimin en baş en asli kahramınıydı bir kere. Yazacağım, uzun yıllardır yazıp yazıp atmakta olduğum, ama eninde sonunda atmamaya karar vereceğim romanım orada yayınlanacaktı, bütün üniversite yıllarımda kitabımın sadece burada yayınlanacağını düşünmüştüm. Dost kitabevinin ayakta dikilip kitap okuma dönemlerinde bir kitap almıştım ve ilk sayfasında "altıkırkbeş yayıncılık bir kaybedenler kulubü tribidir" cümlesini okumuştum.  Basit bir cümlemiydi. Çok içtendi. 90 yılların başları. Karalar giyinip, sakarya caddesi kaldırımlarında bira içtiğim dönemleri hayatımın. Kitaptan çok yayınevinin ilk sayfaya ilave ettiği o paragraf hoşuma gitmişti, yayınevi hangi kitabı basarsa almaya karar vermiştim, neyse ki iyi kitaplar basılıyordu, az sayıda da olsa. Tabii ki verdiğim bütün kararlar gibi unutup gittim, bir süre sonra yayınevinin adını bile unutmuştum. Evliliğimin ilk yılında bir "başarı" olarak istanbul'a yerleştiğimde  kitap fuarının kataloğu elimde yayınevinin adını okuduğumda gülümsemiş kısa bir süre hatırlamıştım. Tepebaşı'ndaki son fuardı, eşim o kalabalığa kendisini soktuğum için kibar küfürlerini sıralamaktaydı sürekli ve girişin kenarında kalmıştık, ilerlemeye cesaret edemeden. Sağ tarafta bir yerde yine üniversite yıllarımda meftunu olduğum "hayalet gemi" dergileri vardı, eski sayılarını karıştırırken fuarda daha ilerilere gitme konusunda ısrarcı ve dırdırcı olmamamın  ödülü olarak "hadi hepsini alalım" demişti eşim, bütün eksik sayıları toparlamıştık, altıkırkbeş yayıncılık standını unutmuştum çoktan. 10 yıl sonra kanepemde yayılıp günü geçirme kaygısızlığı içinde izlediğim kötü türk filminin başında yayınevi adının aslında altıkırkbeş olmadığı, kötü bir tesadüf olduğu umuduna kapılmış, midemi tuta tuta ve acı içinde filmi sonuna kadar izlemiştim.  Sırf haklı olduğumu göreyim diye. Haksızdım. Adamın adı bile yayınevi sahibinin adı ile aynıydı. Saçma olduğunun farkındaydım. Mutsuzdum yinede. Geçmiş değerlerime saldırı almışlık hissiyle yayınevi sitesinde dolanırken, "dosya gönderme şartları"na ilişti gözlerim. Tüm mutsuzluğumun içinde gönderilebilecek bir dosyamın bile olmadığını fark ederek, içim buruk, bir sigara daha yaktım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder