29 Mart 2010 Pazartesi

Üç günden beri ofisinden çıkmıyordu. Yüzü incelmiş, gözleri küçülmüştü. Oysa her daim genişti, geniş bakışları, geniş omuzları, iri bedeni ile. İçeri girdiğimde koltuğunda oturuyordu, geriye doğru biraz kaykılmış. İyi filmler ve diziler izlemekten gözleri biraz nemli, keskin gözlüğünden bile fark edilebiliyordu. Her zamanki gibi gülümsedi, gülümseyişi yüzüne yayıldı, "hoş geldin" dedi yumuşak. Bense gergindim her zamanki gibi, koltuğa oturamayacağımı, otursamda elimdekileri düşüreceğimi, çakmağımla sigaramı yakamayacağımı, yaksamda sigaramın külünü etrafa dökeceğimi, önüme birazdan koyacağı çay bardağını tutarken elimin titreyeceğini, kaynar çayla bir miktar haşlanan parmaklarıma rağmen gıkımı çıkaramayacağımı düşünüyordum. Onun daha derin düşünceleri vardı. Hep öyle olurdu zaten. Birde büyülü kitaplığı vardı ki, genelde en ummadık anda sevimsizce çalan telefonda verdiği uzun söylevsel konuşmaları sırasında, sözcüklerinin arasında buharlaşıp kaybolarak beni kitaplarını rahatça karıştırabilmem için başbaşa bıraktığını hayal ederdim. Ama bu sefer çalan telefonu bile cevaplamayacaktı büyük bir ihtimalle. Kaygı duygusu yada sevimsizlik içgüdüsü. İnsanın kendi ile kaldığı anlar diğer anların reddimidir? Günlük telaşlarım içinde muhatap olmak zorunda olduğum yada yaşantıladığım yığının reddi. (Ah benim alt katta oturan güzelim komşum, aslında senden hiç hazzetmiyorum, bazen beni tek kişilik bir oyunun tek izleyicisiymişim gibi eğlendirsende, aramızdaki tüm ilişki, ortak paydalarımız; hemcins oluşumuz, aynı binada yaşayışımız, benzer yaşlardaki çocuklarımız, hiç ama hiçbiri içimde dalga dalga kabaran yüzüne bakıp "üfff" deme isteğimi bastıramıyor. Hepinize üfff.) Oysa buraya geliş nedenim Onu görmekti. Ona özenmek değil. Belkide hep aynı şeyi yapıyordum. Neyi okursam okuyayım, kendi algılamak istediğimi, kendime dair olanı alıyordum sadece. Otursana deyişiyle hala ayakta karşısında durduğumu fark ettim. Birden eğer oturursam sadece hangi an kalkmam gerektiğini bilemeyeceğimden onun gibi kımıldamaksızın birkaç gün o koltukta kalacağımdan korkarak çıkmam gerektiğini söyledim. Binadan çıkınca kentin kalabalık saatindeki hengameye baktım yolun ucundan. Kalakalmanın çekiciliğinden sıyrılıp karman çorman yaşamıma dönmenin ehilliğiyle devam ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder