6 Ekim 2011 Perşembe

Bu gerçek dışı oyunun parçasıydık ikimizde. Biliyorduk, ve oyunu kendimizce genişletiyorduk. Köprünün kıyısında durmuştuk bir öğlen. Geçecektik. Çünkü yaşam bizi yalnızlaştırmış, omuzlarımıza ağır yükler bırakmış, sınavımızı zorlaştırmıştı. Öyle mi düşünüyorduk, düpedüz inkar edişimiz vardı bir de bunu, işte herkes kadar diye geçiştiriyorduk,  ara ara ilk kez bir aynayla karşılaşan kedi gibi pençemizi sırlı cama vurdukça aksimizle karşılaştığımızı anlamanın şaşkınlığına kapılıyorduk. Etkileyici olan bu muydu. Sonra tutkuyla kendi "ters" görüntümüze bakıyorduk, hayatın her alanı bize tam zıttını sunmuştu, herşeyin tersini. Zıtlık, terslik içinde serpilip gelişmiş benzer iki ruh.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder