Hava çok sıcak. Hava çok sıcak olduğu için mutsuzum. İşin en yoğun zamanları. Naife yüzüme baktı, "yardım edilecek bir şey varsa yapalım" dedi. Elinin körü dedim. Hayır demedim. Diyemedim bir şey. Bireysel bizim işler bilirsin, herkes kendi bacağından asılıyor. Naife de zaten bak ben bu yoğunlukta işlerimi bitirdim havasına söylüyor. Klimanın rüzgarı tepeme tepeme esiyor. Kapatsam bir dert. Açsam başka bir dert. Naife zalim zalim bakıyor, cam kenarı masaya geçerken iyiydi şimdi klimanın rüzgarı ile şenlen bakalım diyor gözlerinin ışıltısında. Aslında yıl sonunda olurdu işin yoğun zamanları. O zamanlarda soğuk olduğundan mis gibi çalışırdık. O zamanlarda Naife ve Zarife de yoktu zaten. Fazla mesaiden gece yarısına yakın bir saatte çıktıktan sonra binanın hala yanan ışıklarına bakıp, yine iyi ben bu saatte çıkabildim diye düşünürdüm. Şimdiyse zamane sanallığında dizüstü bilgisayarı eve götürüp uzaktan uzaktan çalışmanın getirdiği duramama hali. Babaannenin ineklerine verdiği isimlerle çalışma arkadaşlarını çekiştirme hali. Halsizliği. Okuduğum roman da öyle ansızın hissettirmeden bitiverdi, belki de tüm huysuzluğum bundan.
4 Haziran 2024 Salı
22 Mayıs 2024 Çarşamba
İşte şimdi ve burada yazabilmek.
Nihayetinde bir yerlerde yanlış bir şeyler olduğunun ikimizde farkındaydık. Sensin
lan tavuk, lavuk dedim ve ilişkiyi
bitirdim. Hayatın yanlışlarla geçmiş. Benim hayalimle konuşmak yerine benimle
konuşsaydın farklı noktalarda olurduk. İnsan yalnızlıktan duvarlarla konuşur semiaa,
buzdolabı ile konuşur, tabii şimdilik yalnız
olmadığından bilmiyorsun, ama sende yalnız kalacaksın.
Yalnız kalacaksın.
Ve korku ile acı ile arasında
yaşadıklarının değil de yaşamadıklarının esiri oluyor insan telve. Mesela ben.
Neden yıllardır yazıyorum telve diye. Olmadığın için tabii ki. Hayali arkadaşım
moduna girdiğin için. Akıl sağlığımın kenar köşelerine doğru ilerlemekte
olduğun için. Yazara gönderdiğim metinden blogu okumuş, işine yarayacak kısmı güzelce
kitabına koymuş, tabii ki olmamış, sırıtmış orda, bağlamından koparttığından yazının hissettirdiği
şeyi hissettirememiş, sana da gülücük yapmış yollamış. Bu mudur hayat.