18 Mart 2016 Cuma

Bilmiyordum. Zamanın nasıl geçtiğini, yada neden hala burada, masanın başında, dalgın gözlerle pencerenin dışına, şehrin buruk, gri, kasım sabahı görüntüsüne baktığımı. Radyoda yaşlı adamın yarım yamalak sesi. "yaşlanıyoruz" diyordu dostun sesi. "yaşlanıyoruz, bu iyi bir şey, kötü olan hayatın yaşlanmaya rağmen yavaşlamaması. Yorucu olan bu."
Oysa yavaş bir şehirde yaşadığım söylenebilirdi. İnsanların alışkın olduğunun tersine gergin, kaygılı yüz ifadeleriyle hızla bir yerden bir yere koşturmadığı bir yerde. Yine de nasıl oluyorsa, beş yıl önce belki de bir gün buraya ziyaret için değil yerleşik olarak gelmiş olacağım ve bu yolda yürüyeceğim diye düşündüğüm anı hatırlayarak, yani artık bu şehirde mi yaşıyorum, yoksa hala o anda mıyım, diye şaşırabiliyorum. Geçen onca zamana karşı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder