4 Mart 2015 Çarşamba

"Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku".

Fakat bu kadar güzel ismi olan bir film, üstelikte güzel başlamışken ve hatta bir süre de aynı güzellikte devam etmişken nasıl buna dönüşür?  Acı hayal kırıklığı ve burukluk içinde, Erdal Beşikçioğlu'nun bohem yazar karakterine, en az küfürbaz ankaralı karakteri kadar   yakıştığı   gerçeği ile teselli bulup filmi sonuna kadar izledim. Sonu aceleye gelmiş yemek gibi. Atılması gereken baharatları, yada en can alıcı noktası atlanmış.
Bir zamanlar, "kuzeyde bir yer"i izlerdim. Orada her kadının en derin fantezilerinden biri olarak,  tüm sevgililerinin uzun bir masada oturup yemek yedikleri bir sahne vardı. Dramatik olan tüm bu sevgililerin en sonuncu dışında, ölmüş olmalarıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder