20 Şubat 2013 Çarşamba

"Yaşıtlarımdan hoşlanmıyorum. Onlara bakıyorum, kendime bakıyorum, hiç bana benzemiyorlar. Sanki benden yaşlılar. Sürekli bir yerleri ağırıyor, sızlanıyorlar, bende kendimi dinlemeye başlıyorum o zaman, ağrılarımı fark ediyorum. Halbuki onlarla konuşmasam belki de hiç fark etmeyeceğim, yada önemsemeyeceğim. Bir de menapoz hikayeleri var, sıcak basıp duruyor diyorlar, bense daha üşüyorum. Sıcak falan basmıyor."

Kadın hızlı hızlı konuşuyordu. Odaya ilk girdiğinde, "sizin odadan bazen sigara kokusu geliyor" diye söze başlamıştı. Gerildiğimi belli etmeden sakince dinlemeye çalıştım . Bunun devamının hoş gelmeyeceğine şartlanmıştım. "ben böyle sigara ve kahve muhabbetini burda o kadar özledim ki. Bizim odada kimse sigara içmiyor. Herkes kendi aleminde.Ben arasıra buraya gelsem kahve içsek beraber?" Gülümsedim. Devam etti."oda da bir kız var şu yenilerden, neydi adı, Berrin, ona sordum böyle kahve yanında sigara muhabbeti yapabileceğim kim var diye, biliyorsunuz burda erkek populasyonu yüksek, diye cevap verdi." Muhabbet gittikçe daha eğlenceli hale geliyordu. "Bende düşünmeye başladım, populasyon, tam populasyon da diyemiyor, değişik telaffuz ediyor, nedir populasyon diye düşünmeye başladım işte bende, nedir?" Sustu ve ciddi olarak cevap bekledi benden. "ingilizce population, nüfus demek galiba" diye fikir yürüttüm.  Kahve ve sigara muhabbeti adresi olarak algılanmam eğlendirmişti beni daha çok, bu kadar asosyal bir hayat yürütüp, odasından dışarı çıkmayan biri olarak. Ev ve iş arasında gidip gelirken, iş yerindeki hiç kimseyle doğru düzgün  konuşmazken neredeyse, nasıl oluyordu bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder